Haccı terkin Vebali
Madem hac gücü yetip yol bulana kat’î bir Allah emridir, öyleyse o emri ertelemden hemen yerine getirmek gerekir.
Hem dini ve dünyevi birçok menfaat ve maslahatı cami bir bir ibadettir, öyleyse ondan acele istifade etmek de iman gibi aklın da bir gereğidir.
Haccı ertelemen ne gibi bir manisi olabilir?
Hac aynı zamanda bir seyahattir, zevktir, heyecandır, muhabbettir, çok farklı ve çok yoğun duyguların yaşandığı müsresna bir zaman dilimidir. Bunları yaşamayanların aslında tam anlayamayacağı, ancak dünyevi seyehatlarda kısmen tadabilip az buçuk tahmin edebileceği müthiş bir olaydır.
Fakat olaya Allah Teâlâ’nın bir emrini terk bazından bakarsak, ki bu yazımızın amacı da budur, bir Müslüman için iç yakan, kalp burkan ve yüzünü kızartıp utandıran bir durum söz konusudur.
Hasan-ı Basri’nin, Hz. Ömer’den rivayet ettiği şu söz de dikkat çekicidir: “İstiyorum ki şu beldelere bir kısım insanlar göndereyim. Onlar da, güçleri yettiği halde hacca gitmeyen insanları tesbit ederek, onlara (Yahudi ve Hıristiyanlardan aldığımız vergi olan) cizye vergisi yüklesinler. Onlar Müslüman değildirler, onlar Müslüman değildirler.”( Muhtasar İbn Kesir I. 303.)
Doğrusu Hz. Ömer’in bu sözleri, ayetin son cümlesi nazar-ı itibara alındığında gayet uygun düşmektedir.
Evet Rabbimizin de, Hz. Peygamberin ve Hz. Ömer’in de bu ifadeleri “Tağliz, şiddet ve tehditte mübalağa” olarak alınsalar bile,( Sabuni, Safvet’tüt Tefasir ter. V. 395.) işin ciddiyeti ortadadır. Zira peygamberimiz “İslam’da hac yapmamak yoktur.”( Ebu Davud, Hac, 3. (1729); İ. Canan, age. V. 298) buyurmuştur.
Burada hac yapmama kelimesinin aslı “Saruret”tir. Bunun değişik anlamını izah eden İbrahim Canan neticede şöyle söylemektedir: “Görüldüğü üzere ‘İslamda Saruret yoktur’ hadisi, hac yapabilecek güçte olan kimseye, kadın olsun erkek olsun hac etmemek için ileri sürebileceği her çeşit mazeret kapısını kapamaya müteveccihtir.”( İ. Canan, age. V. 299)
Bütün bunlar bize şu hadis-i şerife hemen uymamızı gerektirir:
“Hac yapmak isteyen acele davransın.”( Ebu Davud. Menaşik 6 (1732) İ. Canan, age. V. 299)
Beyhaki şu ziyadeyi getirir: “Zira sizden hiçbir kimse, başına ne gelecek bilemez; hastalanacak mı fakir duruma mı düşecek?”( 7 İ. Canan, age. V. 300. Kenz-ul Ummal, V. 5-24)
Bu ve benzeri hadislerden haccın fevrî, yani farz olur olmaz hemen geciktirmeden yapılmasını anlayan müçtehidlerimiz olmuştur. Ebu Hanife, İmam Malik ve bir kısım Şafi ulemasının görüşü böyledir.
Bunlara göre mazeretsiz ertelemek vebaldir.
Ancak İmam Şafi, Evzai, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, bazı deliller getirerek haccın ömrî, yani ömür içinde hangi senede olursa olsun haccetmenin kafi olduğuna kail olmuşlardır. Onlar da acele etmeyi teşvik eder, ertelemeyi tavsiye etmezler ama bunu bir günah olarak görmezler.
Tahdis-i nimet olur inşallah, hamdolsun haccı bizzat yaşadım, fakirin de kanaati odur ki, bu ibadeti genç yaşta eda etmek daha güzeldir. İbadetler içinde hac, özellikle genç işidir.
Memleketimizde “Genç iken gidersek, daha sonra günah işlemekle haccımızı kaybedebiliriz. Yaşlanınca gidelim ki günahlarımız tamamen affedilsin” anlayışı yanlıştır.