Okumadan bilmeden neyi tartışacağız?
Akdamar Adasındaki Ermeni kilisesinde yapılan ayin için Van’a giden Taraf gazetesinin (galiba Ermeni asıllı) köşe yazarı, büyük bir pişkinlik içinde şöyle yazmıştı: “Vanlıları, 1915 yılında, Ermenilere karşı giriştikleri kat’liamlar dolayısıyle bir mahcubiyet içinde gördüm.”
Taraf gazetesinin gözü kara yazarını okuduğum zaman doğrusu hiç şaşırmadım. Çünkü malûm Ermeni mes’elesinde, bizim bilgisizliğimiz, gafletimiz, aymazlığımız, hatta kendi tarihimize ihanetimiz yüzünden suçlular hep güçlü hale gelmişlerdir.
Kâzım Karabekir Paşa’nın Kars’ta mağlup ettiği Ermeni ordusundan, Türkiye’de acaba kaç kişi haberdardır. O Ermeni ordusunun o tarihe göre büyük gücünü, acaba kaç aydınımız biliyor?
Kâzım Karabekir Paşa İSTİKLÂL HARBİMİZ isimli çok önemli kitabının 898. sayfasında diyor ki: “31 Ekim (1920 tarihinde) Kars Telgrafhanesinden, Ankara’da Müdafaa’yi Milliye Vekili Fevzi Paşa ile görüştük. Kars’taki ganimetin (Ermeni ordusundan alınan silahların) on yıl, İstiklâl Harbimizin devamına yetişecek derecede çok olduğunu bildirdim.”
Aynı eserin 902. sayfasında ise Karabekir Paşa şunları yazıyor:
“Mütareke şartı olarak Ankara’nın istediği biner mermisi ile 2.000 tüfek, 3 batarya seri ateşli koşulu dağ topu, yine koşulu kırk makinalı tüfengi Ermenilerden alarak Şark cephesinin ilk zafer hediyesi olarak Garp cephemize yola çıkardım!”
Şimdi ben burada, 1914-1918 yılları arasında ve sonraki Millî Mücadele dönemimizde, Türkiye’mizin hangi zor şartlar altında çırpındığını bilenlerin önünde iddia ediyorum: Kâzım Karabekir Paşa Şark cephemizde, Rusya’nın büyük bir cömertlikle desteklediği, silahlandırdığı Ermeni ordusunu, mağlup etmeseydi veya savaştan mağlup çıksaydık, Ermeni birlikleri, Doğu Anadolumuzda taş üstünde taş, gövde üzerinde baş bırakmazlardı. Ermenilerin Van şehrimizde, nasıl dehşetli bir vahşetle Kürt ve Türk köylerini kana boğduklarını, yakıp yıktıklarını, dünkü yazımda Osmanlı belgelerine dayanarak özellikle dikkatinize sundum. Karabekir Paşa’nın 15. Kolordusu, Ermeniler karşısında bozguna uğrasaydı, hem Doğu Anadolu şehirlerimizin çok büyük bir kısmı, bugün Ermenistan sınırlarında olur, hem de milyonlarca Kürt ve Türk vatandaşımız, en vahşiyane usullerle diri diri kuyulara, sulara atılır, toprağa gömülür, câmilere, evlere doldurularak yakılırlardı.
Van ve Kars şehirlerimiz başta olmak üzere, bütün Doğu Anadolu topraklarını, Ermeni vahşetinden bizim ordumuz kurtarmıştı.
Bugün o topraklarda, bizim Mehmetçiğimize kurşun sıkılıyor. Geçen yıl, Belçika (veya Hollanda) Meclisinde yapılan oylamada Kürt kızı olduğunu söyleyen bir vatandaşımız, Ermeni tasarısının lehinde oy kullanmıştı. Ermeni kuvvetleri de, Birinci Dünya savaşında Van’ı harabeye çevirmişlerdi. Oradan kırk bin kişinin kaçmasına sebep olmuşlardı. Dünle bugünü mukayese ettiğinizde şaşırmaz mısınız?
Yazımı, yine İSTİKLÂL HARBİMİZ kitabının 903. sayfasından aldığım bir belgeyle bitirmek istiyorum. İsmet Paşa 28 Kasım 1920 tarihinde, Eskişehir’den Karabekir Paşaya gönderdiği mektupta diyor ki:
“Sevgili Kardeşim, pek sevgili Kardeşim Kâzımcığım.
Şark harekâtı, bizi ve dâvâmızı ihya etti. O kadar sıkılmış idik, o kadar daralmış idik ki, vaziyetin nefes alacak bir menfeze (pencereye) ihtiyacı katisi vardı. Allahın inayetiyle, bunu sen, kemal-i muvaffakiyet ve intizam ile açtın. Milletimize, tarihimize, daha büyük hizmetler senin için mukadder ve mev’uttur. Allah seni milletimize bağışlasın! Bilhassa Mustafa Kemal şükranlarını izhar ve ifade için ne yapacağını bilmiyordu. Herkes böyle idi. Garpte sıkıntıdayız Kâzım. Malzeme, anarşi, entrika sıkıntıları. En mühimmi, tabii malzemedir!”
Tarihimizle yüzleşmek mi istiyorsunuz? Okuyun, gelin, yüzleşelim efendim! Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.