Ersoy Dede

Ersoy Dede

İlköğretimde başörtüsü provokasyonu

İlköğretimde başörtüsü provokasyonu

İlk anda ne kadar da gerçekçi geliyor değil mi kulağa? Özellikle çarşaf konusunda bir provokasyon yaşanabileceği hatta kiralık çarşaflı öğrencilerle karşılaşırsak şaşırmamamız gerektiği anlamına gelen iddialardan sonra, bu beklentinin ayakları yere daha sağlam basar oldu.. Elbette birileri süreci baltalamak için ilköğretim çağındaki çocuklarını okula başörtüsüyle göndermek isteyebilir.. Hükümeti sıkıştırmak, YÖK’ün çabalarını boşa çıkarmak isteyenler hiç kuşkusuz olacaktır.. Kamuoyunda; “Bunlar böyle işte.. Bakın başörtüsüne izin verdik, çarşafı istediler, üniversiteye izin verdik, ilköğretime girdiler” demek isteyenler çok olacaktır.. Ancak şu anda tartıştığımız meselenin bu beklentiyle uzak-yakın bir ilgisi olmadığı görülüyor.. Geçenlerde yazdık ya; “Kendi insanını tanımayanlar” başlığı altında.. İşte bu gruba, bazen bir gazeteci girebildiği gibi, bazen bir akademisyen ya da politikacı da girebiliyor.. Mesela bir milletvekili çıkıp, “Gerekirse aileden alırız çocukları” gibi bir laf edebiliyor düşünmeden-etmeden.. Oysa meselenin bir de geri planı olduğunu ya bilmiyor ya da görmezden geliyorlar.. Bugün ilköğretimde ilk kez başı kapalı çocukla karşılaşan Beyaz Türkler, bilmezler ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce köyde ilköğretim çağındaki çocuklardan başlarını kapatanlar zaten var.. Ve bu çocuklar, şu ya da bu kıyafetle okula geliyor diye yaygara yapılmıyor.. O bölgede görev yapan idealist öğretmenler, feodal sistemin içinden çekip çıkardıkları kız çocuklarını okutmak için türlü fedakârlıkları yaparken, bir de başörtüsünü mesele haline getirip işi yokuşa sürmüyorlar.. Yeter ki çocuklar okusun.. Zahmet edip bir ara Anadolu’ya çıkar gezerlerse arkadaşlar, nasıl bir tablodan söz ettiğimizi daha iyi anlayacaklar.. Ancak biliyorsunuz askeri birliklere gelen denetlemeler öncesi, denetleme çarşafı serilir.. Bu da onun gibi.. Milletvekili, yazar, akademisyen gibi giderseniz, gerçek manzarayla karşılaşamazsınız.. Bizzat Anadolu çocuğu olmanız lazım nasıl bir şeyden söz ettiğimizi anlamanız için.. O da doğarken olunuyor.. Artık biraz zor..
¥
“İçimizdeki İsrailli” diyeceğim fakat, bu tanımlama hoşuna gider diye korkuyorum.. Kendisini mutlu edecek bir söz söylemekten imtina ederim.. En son biliyorsunuz, Başbakan’ın Davos çıkışı sırasında, ülkede Şimon Peres’i savunan tek kişiydi.. Şimdi de kendisine emanet edilen ekrandan, kızının başörtüsüyle okula gitmesini isteyen ve bu hakkının engellenmesinden dolayı şaşkınlık yaşayan babayı haşladı.. Öylesine bilgisizce çıkışlar ve sloganvari sözlerle tartıştı ki adamla, izleyenler de şoka girdi.. Anlaşılıyor ki bu kızın dünyadan haberi yok.. Hadi diyelim ki dünyadan haberi var fakat Türkiye’den zerre kadar haberi yok. Kız çocuklarının başörtüsü takmasının ne sebebini biliyor, ne sonucunu.. Öylesine sallıyor ekrandan.. Yazdıkça öfkeleniyorum, daha fazla yazmayayım hakkında..
¥
Başörtülü gazetecilerin gözü aydın.. Bunun ne kadar da basit bir mesele olduğunu yine bu sütunda iki hafta evvel yazmıştık.. (Demeyeceğim “Biz yazdık düzelttiler” diye) Sarı Basın Kartı yönetmeliğindeki birkaç kelime değişti, bu iş de böylece sona erdi.. Bunun ucunu getirip 28 Şubat’a kadar dayandırırsanız, çözülecek işi de berbat edersiniz.. Bırakın iş yapalım. Artık basın kartı başvuru formu için istenen fotoğraflarda “başı açık” şartı olmayacak. Bu kadar basit..
Kalın sağlıcakla.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi