1994-1996 yılları arasında Malezya’da milletlerarası İslam Üniversitesi’nde İslam hukuku öğretim üyeliği görevi yapmıştım. Malezya, gerçekten görülmeye değer bir Uzakdoğu ülkesi... Kalkınmayı yakalamış, müreffeh bir ülke... İslam dünyasının Avrupa’sı denilebilir.
Orada iki yıl yaşadıktan sonra şu kanaate varmıştım. Her Müslüman, ölmeden önce mutlaka Malezya’yı görmelidir.
Malezyalılar, kalplerinden gavur sevgisini silmiş insanlar... Müslümanı, Hindu’su ve Hıristiyanı ile batılılardan şiddetle nefret eden insanlar. Çünkü asırlarca batılılar tarafından sömürülmüş bir millet...
Malezya’da farklı kimlikler, farklı milletler ve farklı dinler olmasına rağmen, birlikte yaşamayı başarmış bambaşka bir millet... Bütün İslam ülkelerine örnek olacak bir ülke ortaya çıkarmışlardır Malezyalılar.
Bu ülkenin kalkınmasında etkili olan unsur, kurulan siyasi birliktir. Bu birlik 20 senede ülkeyi, sokakları çamur deryası olan konumdan, her tarafı çiçeklerle donatılmış cennet mekân haline getirmiştir.
Orada yaşadığım süre zarfında kendi ülkemin de bu hale getirilmesini çok istemişimdir. Malezya’dan en az 65 yıl önce kurtuluş savaşı vererek bağımsız bir ülke olmamıza rağmen, hâlâ buradan daha geri çizgilerde seyretmemizi bir türlü izah edemiyordum.
Bizim sözde cumhuriyetçileri, neden ülkemizi Malezya’nın beş katı kadar kalkındırmadılar? Bağımsız bir devletten bu beklenmez mi idi?
Bizimkiler ülke kalkındırma derdine ve sevdasına hiç düşmemişler, belki kendilerini kalkındırma, ceplerini şenlendirmeyi ülkeye ve millete tercih etmişlerdir.
Bunun için kurdukları çetelerle kendi vatandaşlarını öldürmeye, gerekirse zehirlemeye ve suikastlar düzenlemeye gayret etmişlerdir; bütün himmetlerini buna harcamışlardır. Şimdi bu çete hesabını mahkemelere veriyor, vereceklerdir.
Malezya’da iken, Turgut Özal’ın öldürüldüğü 1993 senesinde bu ülkede görev yapan Arap asıllı hocalarla sohbet ediyorduk. Bir ara söz Turgut Özal’a getirildi. Çok değerli bir devlet adamı olduğunu, fakat ömrü vefa etmediği için programını tamamlamadan vefat ettiğini ifade ettim. Bunun üzerine bana dedi ki: “Turgut Özal’ın vefat ettiği gün olayı biz Malezya basınından öğrendik. Malezya basını bütünü ile Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğünü yazmıştır.”
İşte ben o zamandan beri merhum Özal’ın zehirlenerek bir su-i kasta kurban gittiğini öğrenmiştim. Bugünlerde olay gündeme gelmiş ve Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğü iddialarına ışık tutması ve yardımcı olması açısından bu bilgimi ilgililerle paylaşmak istedim. O zaman ki Malezya basını arşivden izlenebilirse, bu durum daha detaylı olarak öğrenilebilir.