Lauren Booth’u kim tesettüre zorladı?
Her ne kadar “Kötü haber tez yayılır” denilirse de, günümüzde “iyi haber”ler de çabuk yayılıyor. Son günlerde duyulan “iyi haber”lerden biri de İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in baldızı Lauren Booth’un Müslümanlığı seçmesi oldu.
Kelime-i Şahadet getirdiğinde içine büyük bir huzurun dolduğunu söyleyen Blair’in baldızı Booth, “Ben İslâmı seçmedim, İslâm beni içine almaya karar verdi” demiş. (Yeni Asya, 29 Ekim 2010)
İnanın, Lauren Booth’un bu açıklaması başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde ‘atom bombası’ndan daha fazla tesir edecek ve etmiştir. “Ben İslâmı değil, İslâm beni seçti” demek her yiğidin kârı değil. Hem Müslüman olup İslâma teslim olmasından, hem de bu güzel tesbitinden dolayı Booth’u tebrik ediyor ve benzer hidayet haberlerini duymak arzu ettiğimizi ifade ediyoruz.
Bu hadise İslâmın ‘fıtrat dini, yaradılışa uygun din’ olduğunu göstermesi bakımından da ayrıca dikkat çekicidir. Bakınız, Lauren Booth’un Müslüman olması herhangi birisinin ‘İslâmı anlatması’ndan ziyade, Müslümanların hâl diliyle, fiilleriyle İslâmı yaşaması sayesinde olmuştur. Bu açıdan, “İslâmı fiillerimizle yaşamanın önemi” bir defa daha ortaya çıkmış oluyor.
Elbette İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in baldızı Lauren Booth, bu hususta tek örnek de değil. Avrupa’da İslâmla şereflenenlerin çoğu, Müslümanların “hal dilleri”nden etkileniyorlar. Bu haberler, İslâma ‘ayna’ olmanın önemini de ortaya çıkarmış oluyor.
İslâma teslim olan Lauren Booth’un başörtüsü yasakçılarına da bir sözü olmuş: “Bu yasaklar, kadının kararına saygısızlık. Bir kadın hem örtülü olur, hem de her işi yapar. Bunun aksini düşünmek kadının aklını küçümsemektir.”
Tam da bu haberlerin duyulduğu günlerde bir profesör, bilinen yanlışları tekrar edip bir yerde şöyle demiş: “Yani erkek, kadını kapatıyor eve. Dışarı, ancak başını örterse çıkmasına izin veriyor.” (Akşam, 28 Ekim 2010)
O halde soralım: “Lauren Booth’u kim İslâmı seçmeye ve tesettüre zorladı?”
“Uzman”larımız; Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüşmeyen böyle iddiâları dillendirmekle itibar kaybettiklerini acaba ne zaman anlayacaklar?
Zorla güzellik olmayacağını en başta bu ‘uzman’larımız bilmeli. Pek çok olumsuz şarta rağmen bir öğrenci başörtüsünü tercih ediyorsa, lütfen o tercihe saygı duyalım. Bu tercihin arkasında artniyet, maddî menfaat ya da başka şeyler aramaya gerek yok. Her zaman hatırlatıyoruz: Bu tercihler maddî menfaat karşılığı oluyorsa daha fazla menfaat temin ederek onların açılmasını sağlayın! Bu kolay yol varken niçin ‘ikna odaları’ ya da ‘zor’ kullanıyorsunuz?
Kendisi de Müslüman olacağını bilmediği için, bu kararından ablası Cherie Blair’i (Tony Blair’in hanımı) haberdar edemediğini belirten Booth, Blair ailesinden kararına bir tepki gelmediğini de söyleyip ilâve etmiş: “Gelse de aldırmazdım zaten!”
Booth, ayrıca Türkiye’yi görmeyi çok istediğini de belirmiş. Hemen bir çağrı yapalım ve hamiyet sahibi bir STK’nın, Booth’u Türkiye’ye getirmesini beklediğimizi ilân edelim. Gelsin ve yasakçıların anlayacağı dil ile onlara kendi tecrübesini anlatsın. Türkiye’deki ‘yasak mağdurları’nı dinlemeyenler belki onu dinlerler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.