Tebessüm ve teşekkür kültürü
> Washington, DC
Bu Amerika nam memleketin her şeyi iyi ve her şeyi kötü değil. Burası da her memleket ve hatta herkes gibi. Mutlak iyilik ve mutlak kötülük bu dünyada yok. Bunların renkleri var. Çalışanların sigorta gibi imkanları mevcut değil. Bir sabah veya bir akşam bakıyorsunuz ki işten çıkartılmışsınız. Kıdem, ihbar, o-bu tazminatı yok. Buna maruz kalmak, hayatınızın felaketi gibi bir şey. Zira her Amerikalının ömrü Morgıç sistemi üzerine kurulu. Diyelim ki Morgıç sistemine girdiğinizin 10. yılında işinizi kaybettiniz. Kısa süre sonra evinizi de kaybediyorsunuz. Ödedikleriniz de faiz ve masrafa gidiyor. ABD bir sosyal devlet değil. Kapitalizmin sosyal tarafı mı olur? Başkan Obama, sağlık sigortasını zor-güç gerçekleştirdi ama kendisi iki yılda yirmi yıl yaşlanmış gibi.
Bunları ayrıca konuşmalı. Bugün bu aksaklıklardan ziyade ülkemizde de yerleşmesi gereken bazı güzel beşeri davranışlardan söz etmek istiyorum. Çünkü Türkiye sanki klişeler ve sloganlar diyarı oldu. Anlatacağımızın adına ‘tebessüm ve teşekkür kültürü’ diyebiliriz. Bu yaşama üslubu çok önemli.
Pozitif enerji sebebi.
Hayata iyi başlama ve iyi bakma vesilesi.
İnsan olduğumuzu hatırlama keyfi.
Burada insanlarda hem tebessüm ve hem de teşekkür geleneği var. Şöyle bir kıyas yapalım. Türkiye’de diyelim ki üstelik de yabancı marka bir alışveriş merkezine gittiniz. Ne yaparsınız? Adım adım takip edelim. Evvela alışveriş arabasına para atıp onu alabilirsiniz. Sonra üstünüz, başınız, çantanız aranır. Burada banka önlerinde bile koruma yok. Sonra içeri girersiniz. Alacaklarınızı seçersiniz. Sıra gelir kasaya. Kasadaki tezgâhtar kız asla hoş geldiniz demez, hatır sormaz. Fiyatlar dıt dır yazılır, fişiniz, kartınızla birlikte uzatılır, sonra önünüze naylon torbaları atar, haydi bakalım doldur. Ne teşekkür duyarsınız ne bereket versin denir, ne iyi günler dilenir. Sırada biraz bekleme olunca da arkadan önce homurdanmalar yükselir, sonra kavgaya kadar giden ağız dalaşları görülür.
Peki Amerika’da ne yaşanıyor?
Sepet serbesttir, aldığınızda sebze, meyve yığınlarını isterseniz altüst edin kimse çek elini demez, alacağınızı alıp kasaya gelince müşterilerin terbiye içinde belli aralıklarla sırada olduklarını görürsünüz, bu banka ve eczaneden her yere kadar böyledir. Kasiyer önceki müşteriyi uğurlayınca size merhaba der, nasılsınız der, hoş geldiniz der, tenzilat kartınızı sorar ve malları yazdırır. Bu işlem sırasında kartınızda problem yaşayabilirsiniz, aldığınız malın değişmesi gerekmiş olabilir. Hiç mesele değil. İsterse yarım saat sürsün. Sıradakiler çıt çıkartmadan bekler. Alışveriş bitince kasiyer, teşekkür ederek ödemenin üstünü, fişi, kartı verir. Fakat görevi bitmemiştir. Bu defa da aldıklarınızı muntazam şekilde poşete doldurur, araba fişine ihtiyaç olup olmadığını sorar, siz kendi poşetinizi elinden alırken teşekkür eder, ayrılırken de iyi günler diler.
Bunlar bizde var mı? Yok.
Devasa alışveriş merkezleri müşterinin kesesine odaklıdır. Personel layıkıyla eğitilmemiştir.
Güne koridor veya asansör veya sokakta karşılaştığınız insanın merhaba veya tebessümü ile başlayıp böyle bir alışveriş yapabiliyorsunuz. Bindiğiniz takside şoförün sinirleri cımbızla alınmış gibidir. Morgıç ve sigortasızlığı, yerden izmarit toplayanları, parkta yatanları yazacağız fakat bize önce bunlar lazım. İlkin bunlardan haberdar olalım.
Tebessüm, teşekkür ve insanca muamele.
Bunların bizde de gelenek olması lazım.
Gelenek mi? Ne geleneği?
İslamiyet, baştan sona bunları emrediyor.
Gariplik şurada, bize emredileni başkaları yaşamakta.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.