İktidar ve özgürlük
BAZI okurlarımdan eleştiri aldım. Niye Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun “AKP’ye alet olmadığı için apar topar görevden alındığını” yazmamıştım? Korkuyordum değil mi?..
Halbuki dünkü yazımı yazmadan evvel bilgi almak için Devlet Bakanı Faruk Çelik’i ve Bardakoğlu’nu ayrı ayrı arayarak not bırakmıştım.
Bardakoğlu öğleden sonra aradı, “görevden alınmadım, kendim ayrıldım; ayrılacağımı daha önce söylemiştim” diyerek uzun uzun anlattı.
Akşama doğru Bakan Çelik aradı, “görevden almadık, kendisi daha önce ayrılmak istediğini söylemişti, kanun çıktı, şimdi ayrıldı, hocamıza daima saygı gösterdik” diye yine uzun uzun anlattı.
Bu durumda ben “AKP’ye alet olmadığı için apar topar görevden alındığını” yazsaydım dürüstlük olur muydu?!
Yalnız, yazımda hükümetin daha özenli davranması gerektiğini belirttim ve Sayın Bardakoğlu’nun siyasetten uzak durmuş olmasından övgüyle bahsettim.
Toplumdaki tedirginlik
Bunları kendimi savunmak için değil, iktidarı uyarmak için yazıyorum. Medyaya baskı yapıldığı görüşü toplumda çok yaygın hale gelmiştir. Eskiden ‘muhalif’ okurlarımızdan “taraf tutuyorsun” diye eleştiri alırdık. Ben şahsen bir partiyi değil, ama Menderes’ten ve Özal’dan beri savunduğum fikirlerden yanayım elbette... Yazarın görevi doğru bildiklerinden yana olmaktır zaten.
Fakat özellikle Doğan grubuna bir balyoz gibi inen vergi cezalarından sonra, başka örnekler de ortaya çıkınca, Türkiye’de de dünyada da iktidarın medyaya baskı yaptığı görüşü yaygınlaşmış ve kökleşmiştir.
“Şüyuu vukuundan beter” bir tablo ortaya çıkmıştır.
Bu durum “İlerleme Raporları”nda da yer almaktadır.
“Kim bilir neler oluyor da basın yazamıyor, TV’ler söyleyemiyor” kanaati, uzun vadede, iktidarlar için en ağır tenkitlerden daha tahrip edicidir.
Başbakan yüzde 42’nin niye tedirgin olduğunu anlamaya çalıştıklarını söylemişti... Bu tedirginliğin sebeplerinden biri budur. Yüzde 58’den biri olarak görüyorum bunu.
Dahası, yeni bir anayasa yapılmasına Başbakan haklı olarak büyük önem veriyor ama böylesine tedirgin bir toplumda yeni anayasa için gereken mutabakat nasıl sağlanabilir?
Özgürlük için ne yapmalı?
Peki, iktidar ülkede özgürlükleri geliştirmedi mi? Bunu inkâr etmek de sadece haksızlık değil, körlük olur. Konuşulamayan konuların serbestçe konuşulur hale gelmiş olması bir gerçektir ve tarihi değerde bir özgürlük kazanımıdır.
Ama madalyonun bir yüzü böyle, öbür yüzü öyledir. Bu iki görünüm, “İlerleme Raporu”nda da belirtiliyor.
Ne yapmalı?
- Basın özgürlüğünün elbette sınırları vardır: Şiddet içermemek, ırkçılığı tahrik etmemek gibi... Ayrıca mesela telefon dinlemelerini yayınlayarak kişilik haklarını ve âdil yargılanma hakkını ihlal etmemek gibi... Kanunlarımız basın özgürlüğü bakımından da bu değerler bakımından da AB standartlarına ulaştırılmalıdır.
- Uzayan davalarda tutukluluk süresini sınırlayan yasa süratle çıkarılmalıdır.
- Basın özgürlüğü demek sadece devlete değil, seçilmiş iktidara karşı da muhalif olma özgürlüğü demektir. Başbakan’ın, daha fazla değil, Obama kadar hoşgörülü olması toplumdaki gerilimi önemli ölçüde giderecek, kendisine de puan kazandıracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.