Çocukları bari rahat bırakın!..
Birilerine göre, İlköğretimde okumakta olan kız çocukları 'başlarını kendi arzularıyla örtmeyi düşünüyor olamayacakları için'; bu, kesinlikle kabul edilemez bir durummuş...
Bu çocuklarımızın başlarını kendi arzularıyla örtüp örtmediklerini kim tesbit etmiş ve bu durum neden kesinlikle kabul edilemezmiş, orası pek belli değil.
Küçük yaşta başını örten kız çocukların, büyüdüklerinde ciddi birtakım rahatsızlıklarla karşılaşma ihtimali mi var yoksa?.. Bildiğimiz kadarıyla, bu çocukların başlarını örtüyor olmaları halini büyüdüklerinde de devam ettirme ihtimalinin oldukça yüksek oluşu dışında bir problem (!) yok...
İlköğretimde okuyup da başlarını örten kız çocuklarının, bunu kendi arzularıyla yapıyor olmalarının mümkün olmayacağı şeklindeki ilgi çekici tesbitin, daha önce üniversitede okuyan kızlarımız için de yapılmış olduğunu bir kenara bıraksak bile, varsayalım ki ailelerinin talebi üzre başlarını örtüyor olsun bu çocuklar; birilerine ne oluyor acaba, onlara ne?..
İlköğretime giden çocuğunuz varsa ve mutlaka başını örtmesi gerekir diyen yoksa; size ne oluyor ki, kız çocuklarının mutlaka başlarını açmaları gerektiğini düşünmek gibi saçma sapan bir işle uğraşmakla kalmıyor, bir de bu hususu dayatmaya çalışıyorsunuz...
Yani birileri, başkalarının çocuklarına karışma hakkını nereden bulabiliyor?..
İstisnai bir durum yoksa, akıl baliğ (reşit) olana kadar çocuk üzerinde ailenin velayet ve vesayet hakkı olduğuna göre, eğer ailesi öyle istiyor ve çocuk da başını örtüyorsa, buna başkaları ne karışıyor ki?..
Kız çocukların başları mutlaka açık olmalı diye bir kural mı var?..
Efendim, aile baskısı, dini kural baskısı, çevre baskısı... sebebiyle örtünüyor oldukları için kabul edilemezmiş... Çocukların ve hatta büyüklerin başlarını mutlaka açmaya yönelik baskılara ne diyeceğiz peki; bunlar nasıl kabul edilebiliyor?..
Çocukların başlarını kapatmaları yönündeki talepler 'baskı' olarak nitelendirilirken; başları açmaya yönelip talepler hatta baskılar bile nedense kabul edilebilir oluyor. Bu ne çarpık bir anlayıştır?..
Bu tartışma; üniversitelerde nihayet hal yoluna giren konuyu tekrar sulandırmak için değilse eğer, anlamlı bir tartışma değil.
Evvela, ilköğretimde okuyup da başını örten kız çocuk sayısı, oran olarak bakıldığında, herhalde yok mesabesindedir.
Özellikle erken gelişen kız çocukları söz konusu olduğunda, sadece ilköğretimin son sınıflarında gündeme gelebilecek bir meseleyi, küçücük çocukların tamamı üzerinden tartışma ortamına getirip, onların da kafalarını karıştırmanın kime ne faydası var ki?..
İnsanların hak ve özgürlükleri üzerindeki hemen her türlü baskının kaldırılması yönünde ciddi mesafeler alınır ve bu süreç çoğu zaman genel ahlaki kuralları bile sarsarken, kendilerini modern ve çağdaş zanneden birilerinin, halkımızın ve onun çocuklarının masum taleplerine gözlerini dikmiş olmalarının anlamı ve sebebi nedir acaba?..
Onların hak ve özgürlüklerden anladıkları, sadece genel ahlakı zedeleyen türden konular için mi geçerlidir yoksa?..
En marjinal ve kabul edilemez olanları da dahil olmak üzere, kendi içlerinden insanların temsil ettiği her türlü farklılığa evet; ama çoğunluğa mensup insanların, duygu, düşünce ve inançlarından kaynaklanan en ufak farklılığa bile hayır... Türkiye'nin çağdaş ve modern geçinenlerinin gelebildiği en yüksek anlayış noktası işte bu... Yazık...
Bırakın çocukları bildikleri gibi yapsınlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.