Ersoy Dede

Ersoy Dede

Bir özür borçlusunuz

Bir özür borçlusunuz

“Yok artık bu kadar da olmamıştır” diyorsanız eğer, hiçbir şeyin farkında değilsiniz demektir.
Yıllar boyu, kimsenin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden, “eşi başörtülü” diye ya da “karargahta namaz kılıyor” diye atılmadığını savunanlardansanız, bu dosyayı defalarca okumalısınız.. Yeni Akit’in dünkü sayısında; “Bunu Yunan paşası bile yapmaz” başlığıyla verilen haberden söz ediyorum.. TSK’dan ihraç edilen Binbaşı M.Yavuz Ay’ın hikayesi, aslında benzer gerekçelerle gerçekleştirilen yüzlerce ihraç hikayesinden biridir.. Fakat tüm dönemin hızlı bir özetidir de; aslına bakacak olursanız..

¥


Önce bir komutan, gerçek anlamda bir ahlaksız teklifte bulunuyor Yavuz Ay’a.. Neden ahlaksız teklif diyorum? Çünkü karşılığında, sicilini temizleme sözü veriyor. Yani basit bir “dost tavsiyesi” değil sözleri... “Nasıl namaz kılar böyle başarılı bir komutan?” diyerek savunma istediği Yavuz Ay’dan, eşinin başını açmasını, birlikte rakı içmelerini, ordu evine eğlenceye gitmelerini ve kendi evlerini ailecek ziyaret etmelerini istiyor.. Ve de ekliyor: “.. Evime gelmezsen merkez komutanını gönderir, zorla getirtirim. Seni modern olmaya davet ediyorum.” Komutan, bildiğin, emirle “modern” olmaya davet ediyor subaylarını.. Bu nasıl bir ordu disiplinidir? Modernliğin kriterlerini kim çiziyor, kararını kim veriyor? Neyin modern, neyin demode olduğunu nereden biliyoruz? Belki artık “namaz kılmak” dansözün çamaşırından içeri para sokuşturmaktan daha modern, ne belli ki?


¥


Sadece bu mu? Ay’ın maruz kaldığı başka suçlamalar da var.. Mesela eşinin salonda değil de oturma odasında misafir ağırlıyor olması nedeniyle savunmasının alındığı çıkıyor ortaya. Şöyle soruluyor; “Eşiniz neden misafir ağırlanırken, salona sizin yanınıza gelmedi?”.. Sadece bu da değil. Bir başka komutanı ise gönderdiği bir ikaz yazısında, eşinin başının örtülü olmasının, Atatürkçülükle bağdaşmadığını ileri sürüyor. Peki o komutan acaba Atatürkçülük hakkında ne biliyor ki? Bugün eşine ikaz yazısı gönderdiği Hanımefendi’nin ne iş yaptığını biliyor muydu acaba? Kocasını fişlediği ve tavrının Atatürkçülükle bağdaşmadığını söylediği o Hanımefendi, bizzat Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müftülüklerde görevlendirdiği kadrolu bir personeldi..


¥


Bunlar geçmişte kaldı.. Önümüze bakalım.. YAŞ kararlarına yargı yolu açıldı ya... Belki geçmiş günler için “özür” dilenmesi gerekebilir diye yazıyorum.. YAŞ mağduru subay-astsubay’ın, yargı ile uğraşmaksızın haklarını geri almalarını sağlayacak mısınız? “Ama nasıl?” diye soruyorsanız, EMİNSU Hadisesi, emsal teşkil edebilir.. 27 Mayıs kanlı darbesini yapan cunta, binlerce subayı ordudan ihraç etmişti.. Darbeye destek olmadıkları için.. Bu subaylar da “Emekli İnkılap Subayları” ismiyle örgütlendi.. Ve haklarını aradılar.. Önce darbeden birkaç ay sonra, 25 yıl çalışmış sayılarak emekli aylığı bağlandı bu subaylara. Ardından 1973’te, bu defa 30 yıl çalışmış gibi değerlendirildi ve en yüksek derece ve kademeden maaş bağlandı. Daha sonra 12 Eylül yönetimi, bir yasa daha çıkardı ve 40 yıl çalışmış gibi emekli aylığı bağladı. Sonra... Sonra 1992’de dördüncü bir yasa daha çıkarıldı. “Göreve devam etmiş olsalardı elde edecekleri mali hakları” verildi.. vesaire vesaire.. Bugün YAŞ mağdurlarına da hakları verilmek istenirse eğer, uzun uzun formül düşünmesinler diye hatırlattım; EMİNSU Hadisesi’ni..

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi