Elvedâ, Beyaz Adam! II
Bu yazının evvelki gün yayınlanan ilk bölümünde “Beyaz Efendiler Saltanâtı”nın sona erdiğinden sözetmişdim. Belki tutamak olur ümîdiyle bu konuya biraz vuzuh getirmek istiyorum:
Yuvarlak hesab 1750-1950 arası dünyâda “Batılı Beyaz Adam”ın kıl handiyse mutlak hâkimiyet çağı oldu. Buna direnmek isteyen Türkiye, Çin, İran ve Japonya gibi imparatorluklar en zâlimâne tarzda “tecziye ve te’dîb” edildiler. Bunun ardından gelen akıllara ziyan bir propaganda kampanyası bu ülkelerde zihinleri de köleleştirme amacıyla bu “te’dîb” edilen halkların aslında zâten insan sıfatını bile hak etmeyen birtakım “ara yaratıklar” olduğuna hani bir dereceye kadar o kavimler mensublarından bile bir kısmını inandırdılar. Son iki hafta yine biraz gündeme gelen şu mâhut “sömürge aydını” işte bu propaganda faaliyetinin eseridir.
Size bir örnek vereyim:
1830’da Fransa “Bahriye Vilâyeti” Cezâyir’i Türkiye’den kopardığı zaman bu ülkedeki okur-yazar oranı %40 (YÜZDE KIRK!) ile bizzat Fransa ve İngiltere’dekinden yüksekdi. 1962’de Fransa, arkasında iki milyondan fazla Cezâyirli ve yüzbini aşkın Fransız ölü bırakarak buradan çekilirken okuma-yazma oranı %20’nin altına düşmüşdü!
Yâni “medenî” Fransızlar “barbar” Türklerden “kurtardıkları” Mağribli Arabları 132 senede bu hâle getirmişlerdi.
Victor Hugo (1802-1885) işgâlin ilk aylarında Fransız askerlerin Cezâyirli bebekleri birbirlerine fırlatarak havada süngüyle deşme “oyunu” oynadıklarını anlatır.
Büyük Fransız Yazarı, Târihçisi ve Mukaayeseli Politoloji İlminin Kurucusu Alexis de Tocqueville (1805-1859) işgâlden 17 sene sonra Cezâyir’i dolaşırken aynen şunları kaleme almışdır:
“Bütün ışıklar sönmüş. Bizler Müslüman toplumu daha yoksul, daha câhil, daha gayrı-beşerî yapdık.”
Kuzey Iraklı Kürdlere karşı ilk zehirli gazı Halebce’de Saddam kullanmadı. 1920’de Türkiye’yle birleşmek istedikleri zaman Churchill’in emriyle General “Bombacı” Harris’in Royal Air Force’u kullandı!
Yüce Önder Dersim’de belki ondan ilhâm almışdır.
Yâhut yine Cezâyir’de mağaralara sığınan Arab ve Berberîleri dumanla boğan (enfumadement!) ve sonra bunu iftiharla âilelerine yazan Fransız subaylarından!
Uzatmayayım, yerim dar, kısacası Batı’nın Doğu’ya götürdüğü medeniyet bir palavradır!
Günümüzde bütün terörün islâmî kaynaklı olduğu iddiası da palavradır! AB’nin 2006 Yılı’na kadar “resmen” terorist” olarak nitelediği 48 örgütden 36’sının İslâmiyetle en ufak bir ilişkisi yokdu! PKK gibi!
İşte bugün çatırdayan ve gümbür gümbür yıkılma emâreleri gösteren riyâ âlemi budur!
Bakınız, 11 Eylül 2001 Sûikasdcıların tümü Suûdî Arabistan kökenliydi. Üstelik Afganistan’da sözümona “eğitim” gören Tâlibân gönüllülerinin orada aldıkları da çok basit bir temel piyâde eğitimidir.
Ama ABD ne hikmetse Afganistan’da!
Ortaasya ve Âzerbaycan’da İslâmiyetin sür’atle yayılmasına sebeb de ora gençliğinin kana susamışlığı değil yönetici kadroların tefessühüdür. Onların “Kâbesi” de Moskova, pardon, “Maskva”!
Velhâsıl bu düzen değişiyor ama bundan sonra düzenin kim olacağı henüz belli değil.