Vesâyet
Kaç gündür vesâyet rejimi meselesine başka bir zâviyeden değinmek istiyordum ki bir hanım milletvekîlimizin Meclis’e pantalonla girmesine karşı önüne dikilen yasak iyi bir vesîle teşkîl etdi.
Biliyorsunuz, yaklaşık iki yıldır sözünü etdiğimiz vesâyet rejimi, askeriyeyi ve yargıyı ön plana çıkarıyor. Ayrıca üniversitelerin ve mas-medyanın rolü de nisbeten vurgulanıyor. Bu gerçi bu hâliyle bile ürkütücü derecede geniş bir alan ama maalesef resmin tamâmı değil. Kanaatimce tabandan tavana hayâtımızın çok daha geniş kısımları bir vesâyetçi, dolayısıyla yasakçı zihniyetin üretdiği çarklar arasında hebâ olmakda.
Yanlış anlaşılmasın, gerekli ve yararlı yasaklardan bahsetmiyorum. Trafikdeki ışık kurallarına kim niçin îtirâz edebilir? Hayır, benim kasdım bizleri âdetâ “hacir” altına alan, yetişkin ve ergin insanlar sıfatıyla kararlarımızı bizzat verme hürriyetimizi elimizden alan yasaklardan sözediyorum.
Şu Meclis Kıyâfet Tüzüğü’nü ele alalım:
Bir hanım milletvekîlimiz, bacağındaki bir problem yüzünden normal olarak senelerdir pantalonla dolaşıyor. Zâten tekerlekli sandalyeye bağlı. Ama ilk defâ Meclis’e geldiği gün içeri sokulmuyor. Neden? Etekli değil pantalonlu olduğu için!
Şu kepâzeliğe bakınız!
Ağzımı bozmakdan çekinmesem “Ulan...” diye başlayan uzun bir tirada girişeceğim ama ne de olsa saray terbiyesiyle büyüdüğümüzden...
Bu, milletvekillerini bile, tek başlarına bırakılırlarsa, nerede ne giyileceğini bilmeyen “ahmaklar” olarak görmenin bir delîli değilse nedir?
Yâni onlar cenâzeye pijamayla gidip, câmiye/kiliseye/sinagoga da mayoyla giren hödükler mi? Bunu mu demek istiyorsunuz? O zaman bunlar için de yönetmelik çıkarın ki tutarlı kalasınız!
Milletvekîline bu muâmeleyi çeken bir devlet anlayışı sıradan vatandaşa ne yapmaz?
Sizlere bir örnek vereyim:
Bizim, örnek aldığımızı iddia etdiğimiz, ama hakıykatde gerçekden benzeriz belki diye de ödümüz kopan, “ileri” ülkelerde böyle bir uygulama yok! Çünki onlar milletvekillerinin adam yerine koyuyorlar!
Meselâ Alman Meclisi’nde (Bundestag), kavaslar ve öbür görevli personel hâriç kimse için birtakım kurallar öngörülmemiş. Çünki o kadınlar ve erkeklerin nerede ne giyileceğini bildiklerinden kimse şübhe etmiyor. 20 Ocak 2011’de bir hâdise oldu ve Meclis Başkanı, bir oturumda kâtiblik görevi üstlenecek olan en genç milletvekillerinden kravat takmalarını istedi. Hıristiyan Demokrat ve Sosyaldemokrat olanlar takdı, Sol Parti ve Yeşiller’den olanlar reddetdiler. Hiçbir halt da olmadı. Oturum yapıldı.
Bir de 2009 Hazîranı’nda 15 yaşlarında bir kız öğrenci, tişörtünde “Make love, not war!” (Seviş, savaşma!) yazılı olduğu için içeri bırakılmadı, ama tişörtünü tersyüz edip giyince onu da bırakdılar.
Demem o ki vesâyet iliklerimize işlemiş ama belki de bağımlısı olduğumuz için fark etmiyoruz bile.
Benim teklîfim, şu Meclis Kıyafet Bilmemnesi gibi saçmalıkları tesbît edip, oralarını buralarını düzeltmek değil hepsini birden tek maddelik bir yasayla liste hâlinde lağvetmek!
Göreceksiniz ki acımayacak!