Siyonist tavasında Filistin omleti
Türkiye ile İsrâil arasındaki ağır bunalımın çözüm yoluna girmekde olduğuna dâir emâreler var. İsrâil Hükûmeti, Gazze Özgürlük Filosu’na karşı girişdiği korsanlık ve dokuz cinâyetden ötürü tarziye vermeyi ve tazmînât ödemeyi kabûl edeceğe benzer.
Bu iyi bir gelişme!
Diplomaside temel kurallardan biri problemleri “had safhada” (akut halde) iken çözümlemeğe gayret etmekdir. “Müzmin” (kronik) hâle dönüşünce çözüm fevkalâde zorlaşabiliyor. Örnek: Kıbrıs.
Bu iyi gelişmeyi daha da iyi kılan bir diğer husus, şehid âilelerinin, alacakları tazmînâtı Gazze’de ağır zulüm altında sefîlâne bir hayat süren birbuçuk milyon Filistinliye bağışlayacaklarını bildirmeleri. Bu asilce davranış önünde saygıyla eğiliyorum!
Tam bu sırada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın bir uzmanlar heyetiyle ve kısa sürede üçüncü kez olarak Ankara’yı ziyâreti de muhtemelen bir tesâdüf olamaz. İsrâil gerek Doğu Kudüs ve gerekse Batı Şerîa’daki “illegal” inşaat faaliyetine hızla devâm ediyor. Sözümona ileride “bağımsız” (!) olacak bir Filistin devletinin topraklarından en önemli bölümü oluşturacak bu zâten daracık arâzî daha şimdiden oraya gün-be-gün kurulan İsrâil yerleşim merkezleriyle yamalı bohçaya dönmüş durumda. Bu gelişme “kardeş” (!) Arab devletlerinin umurunda bile değil. Çünki başda Mısır ve Suûdî Arabistan olmak üzere çoğu zâten Washington’un “emireri” mesâbesinde. Sûriye ise kendi kaptırdığı Golan Tepeleri’ni kurtarmakdan âciz bir “muhtâc-ı himmet” pozunda. Gerçeği söylemek gerekirse hâlen Filistin Problemi’yle hakıykaten ilgilenen yegâne devletin Türkiye olduğunu iddia etmek abartı sayılmaz.
Fakat Türkiye’nin gücü de tabii ki yeterli olmakdan çok uzak.
Öte yandan İsrâil’in bölgedeki bütün Arabları ta başından beri sürmek niyetinde ısrarlı olduğu da bir gerçek.
Prof. İlan Pappe adlı İsrâilli “gözüpek” bir araştırmacının, ağır tehdidleri dahî göze alarak yayınladığı “The Ethnic Cleansing of Palestine” (Filistin’in Etnik Temizlenmesi, Oneworld Yayınevi, Oxford) adlı mühim bir eseri var. Anlatdığına göre daha 10 Mart 1948’de, yâni İsrâil Devleti’nin kurulmasından iki ay önce, müstakbel Başbakan Ben Gurion başkanlığında onbir kalburüstü Siyonist toplanıp Filistin’in Arablardan nasıl “temizleneceğine” dâir bir plan hazırlamış ve bunu aynı akşam cebhedeki bütün kumandanlara iletmişler. Buna göre köylerdeki siviller öldürülecek, köyler yakılacak, hayatda kalanlar kaçırılacak ve terkedilmiş binâlara, kimse geri dönemesin diye mayınlar döşenecekmiş.
Hepsi de yapılmış ve altı ay içinde bu şekilde 800.000 Filistinlinin kaçması sağlanmış. Zâten Siyonizm’in Atası olan ve bir ara Sultan Hamid’le Filistin pazarlığına girişip terslenen Theodor Herzl daha 1895’de bu planları hemen aynıyla not defterine kaydetmiş.
1895’den 2010’a Siyonizm’in encâmı!
Bu zihniyetle “barış” bana aşırı iyimserlik gibi görünüyor.
İlan Pappe gibi vicdan sâhibi Yahudilerin bunu bir “insanlık suçu” olarak nitelemesine karşılık Siyonistlerin yorumu da ibretengîz:
“Eh, yumurta kırmadan omlet yapılmaz!”