Faruk Çakır

Faruk Çakır

Benzine zam ateşi

Benzine zam ateşi

Akaryakıta yapılan son zamlarla bir litre benzinin fiyatı ‘baraj’ı, yani 4 TL’yi aşmış durumda. Bu rakamla dünyadaki en pahalı benzini tüketen ülke birinciliğimizi bir defa daha ilân etmiş olduk.

Türkiye’yi idare edenlerin geçmiş yıllardan beri dile getirdikleri bir tesbit var: “Türkiye petrol üreten değil de ithal eden bir ülke olduğu için benzin fiyatının yüksek olması bizim, idarecilerin suçu değil!” derler. İlk bakışta doğru gibi görünse de bu tesbit bir şehir efsanesidir. Çünkü Türkiye petrol ithal eden bir ülke olmakla beraber istese benzin fiyatları çok daha düşük olabilir. Sebebi şu: Mevcut fiyatın içinde çok yüksek miktarda ‘vergi’ var!

Ayrıntılı hesabı bir yana bırakırsak, benzin için ödenen litre fiyatının yüzde 65’i vergi olarak devletin kasasına gidiyor. Devlet bu vergiden bir miktar feragat etse, akaryakıt fiyatı makul seviyeye inebilir.

Tabiî ki kalıcı çare de bu değil. Türkiye, yıllardan beri başını ağrıtan ‘kayıt dışı’ problemini çözemedikten sonra ucuz benzin umudu tam bir hayal olarak kalmaya aday. Her halde, akaryakıt meselesine devlet tarafından bakıldığında ‘kasa’nın dolması için yüksek vergi çare olarak görülüyor. Çeşitli vesilelerle pek çok kişinin de ifade ettiği gibi, günümüzdeki ‘benzin istasyonları’ bir bakıma ‘vergi dairesi’ gibi çalışmış oluyor. Öyle bir işyeri düşünün ki, tahsilatının yüzde 65’ini başkasına ödüyor. Burada asıl ‘patron’un devlet olduğu anlamı çıkmaz mı?

Bu piyasada işlerin nasıl yürüdüğünü bilenler başka iddialar da gündeme getiriyor. Bir iddiaya göre fiyatların yükselmesine ‘farklı fatura’ uygulamaları sebep oluyormuş. İddiaya göre, petrol ithal eden firmalar gerçek faturaları değil de ‘şişirilmiş faturaları’ yetkililere sunuyor ve bu şekilde fiyatların yükselmesini temin ediyormuş. (Erdoğan Süzer, Bugün, 9 Aralık 2010)

Her ne olursa olsun, neticeden hükümet surumludur. Türkiye’de yaşayanlar “dünyanın en pahalı benzini”ni kullanmayı hak edecek kadar zengin değil. Başka ülkeler de petrol ithal ediyor, ama onlar daha ucuza millete sunabiliyor. Burada püf nokta, akaryakıttaki yüksek vergidir ve dolayısı ile fiyatları düşürmek hükümetin ‘yetki’ alanındadır.

“Hükümet ne yapsın, vergi veren az. O da akaryakıta zam yapmaya mecbur kalıyor” demek tesbit olarak doğru olsa da, uygulama olarak doğru değil. Çünkü akaryakıta yapılan zam, iğneden ipliğe her şeye tek kalemde zam yapmak anlamına gelir. En yakın komşularımız ‘ucuz petrol’ içinde yüzerken, bizim bu konuda sıkıntı çekmemiz, üretim noktasında rekabet etmemizi de zora sokar. Nitekim, enerji maliyetinin yüksek olması çok sayıda yatırımı başka ülkelere kaptırmamıza sebep oluyor.

Türkiye’yi idare edenler hadiseye bir de bu yönüyle bakarsa daha isabetli kararlar alabilir. Artık araba da, en az ev kadar temel ihtiyaç maddeleri arasına girmiş durumda. Dolayısı ile, “Araba sizin neyinize, otobüse binin” demek de çare değil.

“Büyük Türkiye”nin; hem âdil, hem demokrat hem de yaşanabilir bir ülke olması için çalışalım. Milleti canından bezdiren zamlarla bu hedefe ulaşmak kolay değil vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi