Cevher İlhan

Cevher İlhan

Denetim mekanizmasını ıskat…

Denetim mekanizmasını ıskat…

Kamuoyu, “Wikileaks belgeleri” ve YÖK’ü protesto eden öğrencilerin coplanmasıyla alevlenen tepkilerle meşgul edilirken, Meclis’te yeni Sayıştay Kanunu geçirildi.

Uluslar arası araştırma raporlarında Türkiye’nin yolsuzluklardan kaybının 200 milyar doları bulduğu ve buna karşı AB’nin askerî harcamalar dahil bütün kamu harcamalarının demokratik denetime tabi tutulmasının önerildiği kırılgan ortamda, özellikle şâibe iddialarıyla muallel özelleştirme ihâleleri dosyaları üzerindeki denetim mekanizmalarının kaldırılması nazarlardan kaçırılıyor.

Doğrusu, referandumda verilen vaadler gereği başta 12 Eylül darbe dönemi ve darbecilerin yargılanması ve YAŞ mağdurlarının gasbedilen haklarının iâdesi olmak üzere, “uyum yasaları”nı çıkarması gereken iktidarın âcilen “Sayıştay Kanunu”na abanması dikkat çekici.

Anayasa’nın 160. maddesi, Sayıştay’a “merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idâreleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak” görevini veriyor.

Ne var ki “Sayıştay’ın başına çuval geçirilmesi” olarak yorumlanan değişiklikle, kurumun anayasal denetim yetkisi kısmen kaldırıldığı gibi bir başka kuruma da verilmiyor. Daha da çarpıcısı, “Sayıştay’ın idârenin yetkisine müdahâlesini engellemek” perdesinde, idârenin bir yargı kurumu olan Sayıştay’a müdahalesinin önü açılıyor…


KAMU ŞİRKETLERİNDE

DENETİMİ KALDIRILDI!

Zira anayasaya göre asıl fonksiyonu devletin harcamalarını denetlemek olan Sayıştay, yeni kanuna göre, özel kanunlarla kurulan kamu şirketlerinden kamu payı yüzde 50’nin altına düşenleri ancak ortaklık hakkı yönüyle denetleyebilecek.

Yine bu bağlamda, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu denetimi kapsamı dışında tutulacak. Bu tür kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketlerin harcadıkları kamu kaynaklarının doğru, etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının, kamu zararına yol açıp açmadığının denetimini yapamayacak.

Keza kanun metninde, “denetimin genel kabul görmüş uluslar arası standartlara uygun olarak yürütüleceği” hükmü yazılıyor; lâkin “Sayıştay tarafından yerindelik denetiminin yapılamayacağı, idârenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamayacağı” ibâresiyle bu hüküm de daha baştan ıskat ediliyor.

Değişikliğin, öncelikle Sayıştay’ın denetim bağımsızlığını ortadan kaldırıp yürütmenin güdümü altına sokacağı, kamu kaynakları üzerindeki denetimini zayıflatacağı, Meclis’in yetkisini biçeceği ikaz edildi. Ne var ki iktidar grubu, ‘’Sayıştay’ı istediği gibi denetlettirmek” ve “Türkiye’yi hukuk dışına çıkarmak ‘’ uyarılarını dinlemeyip yasada ısrar etti...

Bunun yanı sıra, 805 ek kadro ihdas ettiği Sayıştay Başkanlığına Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nu, personeli, araç gereç ve taşınır taşınmaz malları ile bütçesiyle devrederek, yasama, yürütme ve yargıyı birleştirmesi, hükûmetin Sayıştay’ı etkisiz hale getirip güdümü altına aldığı iddialarını haklı çıkardı.


73 TEZKERE DE DENETİM DIŞI…

Yeni kanunda ayrıca, “Kamuda performans denetimi” yetkisi devre dışında bırakılan Sayıştay’ın “denetim raporları”nın işleme konulmayıp işlevsiz bırakmakta. “Eski tarihli” diye çok önemli ihâle dosyaların aralarında yer aldığı 73 tezkeresi, “güncelliğini yitirdiği” gerekçesiyle/bahanesiyle gündemden kaldırılıp denetim dışında tutulmakta.

Bunların arasında başta Sayıştay’ın gündeminde bekletilen ciddî ölçüde zararları tesbit ettiği Karadeniz Sahil Yolu, Deriner Barajı ve hafif raylı sistemler benzeri ihâlelerin bulunması, bu “yasal operasyon”un “amacını” açığa çıkarıyor…

Tesbit şu ki AKP hükûmeti denetimden kaçıyor; devlet harcamalarını, Cumhuriyet tarihinin en büyük “özelleştirmelerde yolsuzluk” ve “ihâleye fesad karıştırma” iddialarının soruşturulmasının önüne engeller koyuyor, denetimden kaçırılmasına zemin hazırlıyor.

Neticede yeni “düzenleme”yle uluslar arası standartlarda denetim performansı tanımı yapılan Sayıştay’ın denetim görevinin içi boşaltılarak “siyasî iktidarın kirli çamaşırlarını yıkama merkezi” haline getirildiği ortaya çıkıyor…

Gerçek şu ki Türkiye’nin demokratikleşme irâdesi enerjisinin temel hak ve özgürlüklerdeki yetersizliklere harcanması gibi, malî gücü ve ekonomik kaynakları ise yolsuzluklar, ihâleye fesad karıştırma ve su-i istimallerle tüketiliyor…

Oysa AB’nin “Türkiye 2010 yılı İlerleme Raporu”nda bildirdiği “yolsuzlukla mücadele”de “yolsuzlukların önlenmesi” normlarına uyum ve uygulamadaki eksikliklerin başında “yolsuzluklarla mücadele” ve “kamu denetçiliğinin geliştirilmesi” için yargı bağımsızlığının sağlanması ile denetim mekanizmalarının geliştirilmesi geliyor.

Gerçekten AKP iktidarı, referandum sonrası âcilen ilgili “uyum yasaları”nı çıkarmak yerine, ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları ortasında neden apar topar “Sayıştay yasası”na el attı? Cevabı, yeni kanunun “denetleyememe” değişikliğinde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi