Mülkiye’deki genç kardeşlerime açık mektup!
Ankara’da, Siyasal Bilgiler’in büyük anfisindeki ‘yumurta eylemi’ni izlerken yıllar öncesi bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti gitti.
Ama dünkü yazımda belirttiğim gibi...
Evet, keşke yumurtalar atılmasaydı.
Keşke davetliler konuşturulsaydı.
Bu arada, anfide kocaman açılan o “Yumurta festivaline hoş geldiniz!” pankartındaki fırlamalığa gülmedim dersem yalan olur.
O anfide, o sıralarda ben de oturmuştum.
1960’larda, dünyayı değiştirmenin peşinde koşturduğumuz o güzel zamanlarda...
Eluard’ın dizeleriydi bize öncülük eden:
Günleri ve mevsimleri
düşlerimize göre
yeniden yaratacağız!
Gençlik öyledir.
Hayaller hiç eksik olmaz gençlerin hayatında.
Ben de öyleydim.
Hayaller hiç eksik olmadı benim hayatımdan da...
Nâzım Hikmet’in dediği gibi umutsuz yaşanmaz.
Yıkılıp giden hayallerim için ağladığımı anımsamıyorum.
Bazıları aslında rüyaydı, uyandım.
Bazen hayalle hakikat arasındaki çizgiyi şaşırdım.
Kimi hayallerim gerçekleşti.
Kimileri içimi acıtarak git gide uzaklaştı, kayboldu.
Yıllar geçtikçe, yaşlandıkça bir gerçeğin farkına daha kolay varmaya başladım.
Değişim gerçekten güç.
Ve zaman alıyor.
Onun için de sabır ve bilgelik gerektiriyordu değişim. Bunun ayırdına varmak da yılları ve deneyimleri gerekli kılıyordu.
Çok iyi biliyorum.
Genç insanlara değişimle ilgili bu biraz da karmaşık gerçeği anlatmanın, bu konuda onları ikna etmenin ne denli güç olduğunu da kendi gençliğimden biliyorum.
Ben de laf dinlemezdim.
Ben de burnumdan kıl aldırmazdım.
Özellikle Mülkiye yıllarımda ‘filmin sonu’nu çok yakın zamanda görebileceğimi sanırdım, bütün genç arkadaşlarım gibi...
Ama hiç öyle olmadı.
Ne devrim oldu.
Ne de demokrasi,
insan hakları ve özgürlükler düzeni kapımızı doğru dürüst çaldı.
Yıllar geçti.
Hep acı bedeller ödendi.
Kopuşlar yaşandı, kan ve gözyaşlarıyla...
Bunlar hiç bitmedi.
Ama yine de hayallerimiz gerçekleşmedi.
‘Filmin sonu’nu göremedik.
Ama siz gençler,
Sakın umutsuzluğa kapılmayın.
Yine ‘en iyisi’ni istemeye devam edin.
Hatta ‘imkânsız’ı talep edin!
Adalet, eşitlik, hakkaniyet, dayanışma, hukuk sözcüklerini ağzınızdan hiç eksik etmeyin.
Ama bunlar kof klişelerden ibaret olmasın, yaşamın içinden kaynaklansın. Çünkü bazen sloganlar atılırken, hayatın içindeki o an yaşanan realiteler görülmez.
Ayrıca, kendinizi hep karşınızdakinin de yerine koymaya çalışın.
Yani empati ya da halden anlamak!
Çünkü gerçek bir değil, bin yüzlüdür.
Ve de arkadaşlar,
Gerçek siz dahil kimsenin tekelinde değildir.
Bunu hiç unutmayın.
Biliyorum, laf uzadı.
Benim ‘doğrular’ımla, sizınkiler elbette farklı olacak.
Gayet iyi biliyorum.
Her kuşağın kendi ‘yanlışları’ vardır.
Ben de yaptım o ‘yanlış’lardan.
Sonra oturup kendi siyasal yanlışlarımın kitabını da yazdım.
Çıkardığım en önemli derse gelince...
Sevgili gençler,
Şiddet ve teröre karşı durun, demokrasi ve özgürlükler düzeninden hiç ödün vermeyin.
İyi pazarlar!
DÜZELTME: Dünkü yazımda Ak Parti Milletvekili Burhan Kuzu’yu ‘ANAP Milletvekili’ olarak yazmışım. Düzeltir, Sayın Kuzu’yla okurlarımdan özür dilerim. H.C.