Erdoğan’ın Sarkozy eleştirisi iyi ama...
Demokrasi deyince, bir ülkede ilk önce ‘farklılık’lar konusuna bakılır.
Farklılıklar özgür mü?
Yoksa yasaklara mı tabi?
Herkes inancını ya da inançsızlığını yaşayabiliyor mu?
Herkes kendi kimliği, kendi kültürü içinde yaşamını serbestçe sürdürebiliyor mu?
Herkes kendi hayat tarzına karışılmadan yoluna devam edebiliyor mu?
Farklılıklara ilişkin bu sorular, demokrasiyi gerçekten demokrasi yapan bazı temel değerlerin çerçevesini çizer.
Bu konularda özellikle bazı Avrupa ülkelerinde sapmalar, geriye gidişler yaşanıyor.
Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da Müslümanlara yönelik yasakçı, ayrımcı bir zihniyetten kaynaklanan uygulamalar var.
Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslam düşmanlığı dalgası ne yazık ki hızla kabarıyor yaşlı kıtada.
Bu öylesine bir süreç ki, Avrupa’nın kendisini Avrupa yapmış olan ‘değerler’e sırtını dönmeye başladığı rahatça söylenebilir.
Özellikle Sarkozy Fransası’nda çok belirgin olan bu süreçten Müslümanlar, Türkler, Romanlar maalesef paylarını alıyorlar.
Başbakan Erdoğan, Strasbourg konuşmalarında bu konuya değindi ve adını vermeden Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi sert dille eleştirdi.
Sözlerinin bir bölümü şöyle:
“Bize laiklik Fransa’dan geldi, Türkiye’ye uyarlandı. Ne yazık ki on yıllar boyunca bizdeki laiklik, yanlış uygulamalar, yanlış temellendirmeler nedeniyle baskının, kısıtlamanın, susturmanın ve sindirmenin aracı olarak kullanıldı.
İnançları baskı altına almaya çalışanlar, değerleri, kültürleri inkâr edenler, insanları tek tipleştirmek için yasakçı zihniyeti savunanlar, umuyorum ki, nasıl bir yanlış içerisinde olduklarını görür ve bundan vazgeçerler.
Evrensel değerler üzerine inşa edilmiş Avrupa’nın popülizm uğruna, seçim kazanmak uğruna, ayrımcılığı ve tek tipleşmeyi tercih etmesi tarihi bir yanılgı olacaktır. Gelecek adına telafisi zor yaralar açacaktır.
Bugün en son ihtiyaç duyduğumuz şey ötekileştirmedir, ayrımcılıktır, kutuplaştırmadır.
İslamofobi en az ırkçılık kadar tehlikelidir, insanlık dışıdır. İnsani değerler başkasının hayat tarzına, inançlarına, dış görünüşüne saygıyı gerektirir.
Evrensel değerler farklılığa tahammülü gerektirir.”
Erdoğan’ın bu eleştirileri haklıdır.
Ama bu isabetli eleştirilere, Türkiye’ye bakarak bir ‘ama’ eklemek zorundayız.
Çünkü, Erdoğan’ın özellikle Sarkozy Fransa’sı bağlamında belirttiği farklılığa tahammül konusu Türkiye’de de güncel sorundur.
Sünniler kendi farklılıklarını Türkiye’de tam olarak yaşayabiliyorlar mı?
Örnek:
Başörtülü kadınlar milletvekili olabiliyor mu?
Aleviler, kendi farklılıklarını istedikleri gibi yaşayabiliyorlar mı?
Örnek:
Cemevleri ibadethane sayıldı mı, zorunlu din dersi kaldırıldı mı?
Kürtler, kendi farklılıklarını Türkler gibi yaşayabiliyorlar mı?
Örnek:
Temel bir insan hakkı sayılan anadilde eğitim hakkına sahip mi Kürtler?
Bu liste uzatılabilir.
Orhan Pamuk’la ilgili bir hukuk skandalı niteliğindeki Yargıtay Genel Kurulu kararından Ermenilere ilişkin ders kitaplarına, gayrimüslimlere dair bazı uygulamalara, ifade özgürlüğü meselelerinden hapisteki gazetecilere kadar uzatılabilir bu liste...
Evet, Sayın Başbakan;
Dediğiniz gibi farklılıklara tahammül demokrasinin özüdür. Dileriz, Strasbourg’da söylediğinizi Ankara’da unutmazsınız.