Özgürlüklerle ilgili çifte standartlara son!
Libya’da daha düne kadar Kaddafi’yi el üstünde tutanlar, şimdi onun tepesine bomba yağdırıyorlar.
Daha düne kadar Libya’daki zalim diktatöre seyirci kalanlar, Kaddafi’yi yere göğe koyamayanlar, şimdi ona karşı korkunç bir savaş makinesinin düğmesine bastıkça basıyorlar.
Neden?..
Daha düne kadar seyirci kalan onlar değil miydi? Kaddafi yeni mi başladı masum, sivil halka zulmetmeye?..
Sarkozy...
Berlusconi...
Cameron...
Obama...
Ne oldu da birdenbire özgürlükler aklınıza takıldı, insan haklarını anımsadınız?..
Libya’da anımsadınız ama Bahreyn’de, Yemen’de oralı bile değilsiniz.
Başkan Obama, “Arap dünyası kendi geleceğine kendi karar verecek” diyor.
İyi güzel ama Amerikan savaş uçakları, füzeleri Libya’ya ateş yağdırmaya başladı.
Peki ya Bahreyn?
Özgürlük diye meydanlara dökülen Bahreyn halkı eziliyor, öldürülüyor. Libya’da özgürlük havarisi kesilenler Bahreyn’de niçin tam siper?
Üstelik Suudi Arabistan askerleri, Bahreyn’e girip kendi insanlarını öldüren baskı rejimine payanda olabiliyor.
Tıs yok!
Hani, nerde Arap halkının artık kendi kaderini kendi eline alacağını dünya âleme daha dün ilan eyleyen Başkan Obama?..
Kendi kaderini eline almak isteyenler yalnız Bahreyn’de değil, Yemen’de de kurşunlanıyor, öldürülüyor.
Ses sedanız niçin çıkmıyor?
Bahreyn’de ezilenler Şii oldukları için mi? İran mı? Şiiler yoksa özgürlüğe layık değil mi?
Yemen’de de kan gölü büyüyor.
Ne kadar umurunuzda?
Yemen’deki baskı rejimi, El Kaide’yle mücadele konusunda Amerika’ya yardımcı olduğu için mi, bu ülkedeki kan gölünü görmezlikten geliyorsunuz?
Peki, yarın Suriye’de ne yapacaksınız?
Libya’yı bombalamaya başladığınızın ertesi günü bu ülkede Baasçı rejime karşı kıpırdanmalar yeniden başladı.
Suriye’nin güneyindeki Dara’a kentinde göstericiler, Baas Partisi’yle hükümet binalarını yaktı, polisle çatıştı, ölenler oldu.
Dara’a’daki göstericilerin sloganları Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen ve Libya’dakinden farksızdı:
Daha çok özgürlük!
Olağanüstü hal rejimi kalksın!
Rüşvet ve yolsuzluğa son!
N’olacak şimdi?
Libya’daki gibi mi? Yoksa Bahreyn ve Yemen örneği mi?
Peki ya Başbakan Erdoğan’ın durumu?..
Farkındayım, kolay değil.
Mübarek konusunda sesi gür çıktı, doğru yaptı. Ama Kaddafi’de böyle olmadı. Duraksadı, gecikti, hâlâ da yolunu tam çizebilmiş değil Libya’da. Bahreyn’de ise muhalefetin ezilmesi konusunda sesinin yükseldiğine tanık olmadık Tayyip Erdoğan’ın...
Ya sıra yarın Suriye’ye gelirse?
N’apacak Erdoğan?..
Başkan Esat yönetimi ve Baas diktasının ne kadar farklı davranabileceğini sanıyorsunuz ki halka karşı?..
Başbakan Erdoğan’ın koymuş olduğu genel ilke isabetli.
Elbette her Arap ülkesinde halkın kendisi karar versin neyin ne olacağına ve dıştan askeri müdahale olmasın. Ya da örneğin Libya’da hava operasyonları zamanla işgale dönüşmesin.
Başbakan Erdoğan’ın dün sabah Mekke’deki Ümmü’l-Kurra Üniversitesi’nde fahri doktorluk alırken yaptığı konuşmada, Libya bağlamında NATO’ya ilişkin koymuş olduğu kırmızı çizgiler de yerinde.
Ama bu yakınlarda “Nato’nun ne işi var Libya’da?..” diyen de Erdoğan’dı. Ayrıca böyle derken de haklıydı.
Ama şimdi anlaşılan çevir kazı yanmasın siyasetinin kapısı aralanıyor Ankara’da...
Olabilir.
Biliyorum, siyasette çifte standart hiç eksik olmaz!
Ama ben memleket yönetmiyorum.
Memleket yönetenlerin, insan hakları ve özgürlükler konusundaki ‘çifte standartları’ndan ise hiç hazzetmiyorum, bunlar canımı sıkıyor.
Bir ülkede ‘rejim değişikliği’ için ‘dıştan’ müdahalelerin bugüne kadar yaşanan bunca olumsuz örnekten sonra sakıncalı olduğunu ve ters teptiğini düşünüyorum.
Dileğim, Kaddafi’nin bir an önce defolup gitmesi ve Libya halkının kendi geleceğini kendinin belirleyeceği bir kapıyı kendi eliyle açabilmesi...