Erdoğan’ın kafası ne kadar berrak, önünü ne kadar görebiliyor?..

Erdoğan’ın kafası ne kadar berrak, önünü ne kadar görebiliyor?..

Tayyip Erdoğan’ın az konuşan, eski deyişle ketum bir lider olduğu söylenebilir.
Belki daha doğru deyişle:
Önemli gördüğü bazı kritik konulardaki düşüncelerini daha çok kendine saklayan bir lider... Yakın kurmaylarını bu kritik konularda dinleyen ama fazla renk vermeyen bir genel başkan...
Bu bakımdan Özal farklıydı.
Bazen en olmayacak, en gizli kalması gereken konularda, en olmadık zamanda pat diye açıklamalar yapar, herkesi şaşırtır, ‘devlet’in, özellikle askerin kaşlarının çatılmasına yol açardı.
Erdoğan daha kontrollü.
Bir lider olarak susulması gereken kritik konularda susuyor, yutkunabiliyor, çok az açık veriyor.
Laf uzadı galiba.
Erdoğan’ın kafasında, öyle sanıyorum ki, 12 Haziran genel seçimlerine giderken çok fazla tilki dolaşıyor.
Ve bu tilkilerin kuyruklarını birbirine değdirmemek için büyük çaba sarf ediyor.
Çünkü, önüne koymuş olduğu hedef böylesini gerektiriyor.
Erdoğan’ın hedefi 2023.
Şu rahatça söylenebilir:
Cumhuriyet’in 100. kuruluş yıldönümünü iktidar dizginleri kendi elindeyken, temel sorunları çözülmüş bir Türkiye’de kutlamak ve tarihe böyle bir büyük lider olarak geçmek istiyor.
Başkanlık sistemi hiç kuşkusuz bunun için yatıyor Erdoğan’ın gönlünde.
Başkanlık sistemiyle birlikte idari bakımdan gerekli bazı kritik düzenlemeler de var kafasının arkasında...
Ama bu öncelikle yepyeni bir anayasa demek... 12 Haziran’da 367 ve üstünü yakalamak demek...
Diyelim ki:
12 Haziran seçimlerinde Ak Parti, tek başına anayasa yapmak için gerekli sayı olan 367’nin üzerinde milletvekili çıkardı.
Ama burada bir başka soru devreye giriyor:
Cumhurbaşkanı seçimleri hangi yıl?
2012’de mi?
2014’te mi?
Kimine göre 2012, kimine göre 2014.
Tayyip Erdoğan’ın bazı kurmayları, 12 Haziran seçimleri için çıkartılan yasaya da işaret ederek, cumhurbaşkanı seçiminin gelecek yıl yapılması gerektiğini savunuyor.
Eğer öyleyse, Erdoğan’ın gönlünde yatan başkanlık sistemini gerçekleştirecek yeni anayasanın 2012’ye yetiştirilmesi mümkün olabilir mi?
Çok güç, uzak ihtimal.
Bu durumda ne yapabilir Erdoğan?
Cumhurbaşkanlığı’nın mevcut yetkileriyle yetinip bir Özal gibi, bir Demirel gibi başbakanlık, liderlik koltuğunu bırakıp Çankaya’ya çıkmak mı?..
Yoksa Abdullah Gül’ün 2012’den 2017’ye kadar bir beş yıl daha Çankaya’da kalmasına kapıyı açmak mı?..
Bu arada 2011’le 2015 arasında, kendi deyişiyle ustalık döneminde, Başbakan olarak Türkiye’nin temel sorunlarını çözerken başkanlık sistemini de gerçekleştirmek mi?
Bu durumda bir başka soru akla takılıyor. 2015’le 2017 arasındaki o iki yıl ne yapacak Erdoğan?
Kendini dinlendirebilir.
2017’de de haydi Başkanlık seçimine...
Biraz karışık oldu değil mi?
Şöyle devam edelim.
Yine diyelim ki:
Tayyip Erdoğan 12 Haziran’da seçimi kazandı ama 367 çıtasının altında kaldı.
Bu da uzak ihtimal değil.
Bu durumda, eğer cumhurbaşkanı seçimi de 2012’deyse, Erdoğan ne yapar?
Özal ve Demirel gibi siyasal sonuçlarına katlanarak, yani bir süre sonra iktidar dizginlerine şöyle ya da böyle veda etmeyi göze alarak Çankaya’ya çıkmak mı?..
Bir başka soru:
Başkanlık sistemi yolunda siyasal enerjisini tüketirken, Türkiye’nin temel meselelerini elinden kaçırmak, yıpranmak ve de ülkeyi istikrarsızlık yoluna sokmak mı?..
Başka sorular da yok değil.
Tayyip Erdoğan, yeni Ak Parti Meclis grubunu bugün kendi istediği gibi şekillendirdiğine inanabilir. Lider olarak son sözü söylediği milletvekili listelerinde kendine uysal bir grup mimarisi yontmuş olabilir.
Ama ne olursa olsun, 300 ve üzerindeki bir Meclis grubunu, başkanlık sistemi gibi köklü değişiklikleri gerektiren bir dönemde yönetmek hiç de kolay değildir diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası:
Siz ne düşünüyorsunuz Sayın Başbakan?
Kafanız ne kadar berrak?
Önünüzü ne kadar görebiliyorsunuz?
Ancak işinizi zorlaştırmak da, kolaylaştırmak da kendi elinizde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi