Ahmet Kaya işi bıktırmadı mı?
Hey gidi Rasim Ozan Kütahyalı..
Bir gün seni yalanlayacağım, hatta senin analizlerin üzerinden Ertuğrul Özkök’e hak vereceğim hiç aklıma gelmezdi. Fakat bunda benim ya da Ertuğrul Özkök’ün olduğu kadar senin de hatan büyük. Analizi doğru yapıyorsun ancak bilgiyi teyit etmiyorsun. Balıklama atlıyorsun. Önüne doğru bilgi geldiğinde iyi yorumluyorsun. Ama doğru bilgiyi bulmada bazen sorunlar yaşıyorsun. Ahmet Kaya meselesi de böyle hiç kuşkusuz. Tartışmalı Berlin konseri ile ilgili yazdıklarına bir dön bak..
*
Benim Ahmet Kaya’yı ne kadar çok sevdiğimi Rasim bilmez. Zonguldak’ta plaklardan ya da kasetlerden dolum yaparak karışık kasetler satan Rodim Plak ve Soli Müzik bilir. “Devrim” ne demek, çıkılan “dağ” neresidir, “metris” ne yandadır bilmediğim günlerde dinlerdim “unicef” marka walkman’imde Ahmet Kaya’yı.. Dolayısıyla kimse bu yazım üzerinden Ahmet Kaya sevgimi falan ölçmesin. Gazetecilik yapmaktır derdimiz.
*
Ahmet Kaya’nın vatan hasreti içinde Paris’te ölmesini ben de hazmedemedim. Keşke Türkiye’de ölseydi de, varsın bir Türk cezaevinde ölseydi.. Hiç olmazsa buralarda bir yerlerde bir mezarı olurdu, gider arada ruhuna Fatiha okurduk. Bir imam kaldırırdı hiç olmazsa cenazesini. Bir cemaat toplanırdı, yüksek sesle haklarını helal ederlerdi hiç olmazsa.. Fakat olmadı. Şimdi ise kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesi yükseltiliyor ve “sürgün”de ölmesinden dolayı sorumlular aranıyor.. Birincisi kavramları yerinde kullanalım.. Örneğin, Ahmet Kaya sürgünde değildi. Kaçaktı. Böyle söylemek beni memnun ediyor zannetmeyin. Ama gerçek bu.. Babam da kaçak olsaydı, sırf onu yüceltmek adına, “babam sürgünde” demeyi tercih etmezdim.. Bu yazı duygularımdan kendimi arındırarak sadece tespitte bulunacağım bir yazıdır. Lütfen bunu böyle kabul edin..
*
Ahmet Kaya’nın terk-i diyar eylemesi hakkında fazla bir şey bilinmediği ortada. Anlatalım. Almanya’da bir konser verir Ahmet Kaya.. (ROK’un, o yıl hiç Almanya’ya gitmedi demesine bakmayın siz) Konserin veriliş koşulları, arada söylenen sözler burada bir gazetede yayınlanınca dava konusu olur. Dava sürerken yurtdışına çıkan Ahmet Kaya, bir daha ülkesine dönmez. (Sonra 1999’da, arabası için; “Şerefsizlerin ülkesinde kaldı, binemedik” diyecektir) Hadise bundan ibaret. Şimdi o konserin görüntüleri çıkmış ortaya. Sözüm ona o görüntüler, yapılan haberlerin yalan olduğunun kanıtıymış. Hayır efendim, düpedüz o gün yazılan haberlerin gerçek olduğunun belgesidir bugün ortaya çıkan o kaset.
Çünkü o kaseti dikkatle izlerseniz;
1) Ahmet Kaya’nın arkasındaki, içinde vilayetlerimizin de olduğu sözde Kürdistan haritasını fark edeceksiniz.
2) “Türkiye Kürdistanı” sözünü yüksek sesle söylediğini duyacaksınız.
3) Neden yanında saz arkadaşlarını getirmediğini kendi sesinden dinleyeceksiniz.
Dedim ya bakmayın siz söylenenlere.. Ha bir konu daha var.. Deniyor ki; “Organizasyon PKK’nın değil, ‘Berlin Demokratik Esnaflar Birliği Derneği’ adında bir STK’nın organizasyonu…” Bir zahmet Almanya’da tanıdıklarınız varsa bir sorsanıza bu derneğin üyesi olan işadamları kimlermiş?..
*
Hadi tüm bu kaset yalan, tüm bu konser kayıtları düzmece, hiçbir şey gerçek değil. Her şeyi basın uydurdu. 1999 Münih Konserini nereye koyacaksınız? Oysa ki, yüzbinlerce PKK sempatizanı, Apo posterleri ve PKK’yı sembolize eden bez parçalarının önünde, gırtlağını yırtarcasına, “Vallahi Apo’yu özledik” diye bağırıyordu Ahmet Kaya..
Hatırlatmak lazımdı. Pardon beyler..
Kalın sağlıcakla