Yılbaşı tuzağına düşme!
Geçen yıllarda olduğu gibi bu sene de insanları ‘yılbaşı’ tuzağına düşürmek için elbirliği yapanlar var. Ekonomik kriz sonucu işsizliğin artması, ‘tuzak kuran’ların da iştahını kabartmış. Maalesef, kısa yoldan zengin olma hayalleri kuranların bu tuzağa düşme ihtimali daha fazla.
Yeni yıla kavuşmak insanlar için bir ‘muhasebe’ vesilesi olması gerekirken, tam aksine kumarın teşvik edilmesine vesile kılınıyor. Günler, hatta aylar kala yılbaşındaki ‘büyük piyango kumarı’nın tanıtım ve reklamları yapılıyor.
‘Kumar’ olduğu tartışma götürmeyen bir alışkanlığın ‘talih kuşu’ olarak sunulmasına gereği kadar itiraz ve tepki gösterilmemesi de ayrı bir sıkıntı. Böyle kötü bir alışkanlığının teşvik edilmesine, reklamının yapılmasına ve insanların yanıltılmaya çalışılmasına en ciddî itirazın ilahiyat camiasından gelmesi gerekir. Belki bir iki ‘hutbe’ ile bu konudaki yanlışlığa dikkat çekiliyor, ama sözkonusu hutbelerin bu büyük ‘yangın’ı söndürmeye yetmediği ortada.
Peki ne yapılmalı? Elbette ‘talih kuşu’ adı altında kurulan bu ‘tuzak’lara itiraz için ‘hutbe’ler verilmeli, ama daha geniş kitlelere ulaşılmanın yolları da aranmalı. Bunun için gerekiyorsa basın toplantıları, açık oturumlar ya da sempozyumlar da yapılmalı. Hakikaten bu meselede iş ‘olur’una bırakılamaz. Günümüzde iş ‘olur’una bırakılmanın yanı sıra, medya araçları vasıtasıyla ‘haber’ görünümlü teşvik edici yayınlar bile yapılıyor.
Yılbaşını vesile ederek insanlara ‘tuzak’ kuranlardan biri de bankalar. “Sen al, kart ödesin” anlayışıyla insanlar sürekli olarak tüketime teşvik ediliyor. Tüket, tüket, tüket! Aslında ürünleri ‘tüket’tiğimizi düşünürken, gerçekte geleceğimizi tükettiğimizin farkında mıyız? Hem, bu tuzağa düşen insanların başına gelen ‘felâket’lerden hiç kimse ders almayacak mı?
En masum gibi görünen kredi kartları bile tek başına bir ‘tuzak’ hâline gelmişken, yeni ‘kredi tuzakları’ kurmanın bir anlamı var mı? En az ‘yılbaşı kumarı’ kadar bu tuzaklara da dikkat çekilmeli, insanlar ciddî mânâda uyarılmalıdır.
Herkesin, her türlü vasıta ile insanları dünyaya çağırdığı günümüzde, aksine insanları gerçekleri görmeye çağıranlara daha fazla ihtiyaç var. Nasıl ki ‘başkaları’nın kendilerini ateşe atması, bizim de kendimizi ateşe atmamızı gerektirmez; aynı şekilde ‘Başkaları tüketiyor, ben de tüketeyim’ demek de anlamsızdır.
Bugüne kadar yılbaşı vesile edilerek yapılan ‘israf’ın hesabını yapan oldu mu? Kaba bir hesapla ‘milyar dolar’lık bir israf sözkonusudur. Peki, Türkiye bu miktarda bir parayı israf edebilecek kadar zengin midir? Değildir ve olsa bile bu parayı israf etmeye yine de hakkımız yoktur. Bilmem, ‘komşularımızın aç’ olduğunu ve ‘Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir’ hadis-i şerifini ayrıca hatırlatmaya gerek var mı?
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı haklı olarak vatandaşı ikaz edip, “Bir gecelik tatil, eğlence için bir yıl ya da daha uzun süre borç ödenmesi çok mantıklı değil. Bankaların çağrılarına aldanmayın” (AA, 12 Aralık 2010) demiş. Fırsat ve zaman varken; benzer ikâzların diğer STK’lardan gelmesini de bekliyoruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.