AİHM ne dedi?
AİHM‘nin son kararı, “etnik sorunlar”ı görmek bakımından son derece önemlidir; hem hukuki hem siyasi bakımdan.
HADEP adlı Kürt partisi 13 Mart 2003 günü Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmıştı. AİHM bu yüzden Türkiye’yi mahkûm etti. Karardan iki temel ders çıkarabiliriz:
- Evrensel hukuk, etnik kimlik iddiasıyla ve bu yönde siyasi taleplerde bulunmak üzere parti kurulmasını hak sayıyor. Çağımızda sırf ‘bölücü’ diye parti kapatılamaz...
Kapatırsan evrensel hukuku bölücülerin destekçisi yaparsın!
- AİHM, kararında, ETA adlı terör örgütüyle ilişkisinden dolayı Herri Batasuna partisini kapattığını hatırlatıyor ama HADEP’le PKK arasındaki ilişkilerin o kadar yoğun olduğunu gösteren kanıtların ortaya konulmadığını söylüyor. Demek ki, bir partiyle bir terör örgütü arasında organik bağların bulunması, evrensel hukuka göre parti kapatma sebebidir. Bu konuda değişen bir şey yok.
Evrensel hukukun özeti bu olduğuna göre, çözümü bu çerçevede düşünmek gerekir.
Ilımlı sesleri susturmak!
DEHAP bugüne kadar kurulmuş olan Kürt partilerinin en ılımlısıydı. Temel sloganı “Türkiye partisi olmak”tı.
Parti Genel Başkanı Murat Bozlak, Ahmet Türk’ten daha istikrarlı bir insandı. “Türkiye partisi” siyasetinin uygulaması olarak Mehmet Metiner gibi teröre ve ayrılıkçılığa şiddetle karşı olan bir aydını da parti yönetim kademesine almışlardı.
Gazete yazarlarını gezerek güven verici ilişkiler kurmaya başlamışlardı.
Mehmet Metiner’in “Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi” adlı kitabıyla HADEP’in basın danışmanı Eyyüp Demir’in “Yasal Kürtler” adlı kitabında ayrıntılı bilgiler vardır. Hatta HADEP içinde ılımlılarla aşırılar arasında kıyasıya bir mücadele yaşanıyordu.
Böyle bir partinin kapatılması, AİHM kararıyla görüldü ki, ciddi bir hukuki hata olmuş...
DTP ve BDP’nin monolitik ve radikal (maksimalist) niteliğine baktığımızda görülüyor ki, HADEP gibi ılımlı ve kendi içinde çok sesli olabilen bir partiyi kapatmak siyaseten de büyük bir hata olmuştur.
Gecikmek sorunu büyütüyor
Demokrasilerde parti kurma hürriyetinin geniş tutulmasının bir sebebi özgürlük felsefesidir; öbür sebebi, zamanla aşırılarla ılımlıların ayrışmasıyla problemleri çözmenin kolaylaşmasıdır.
Demokrat Parti kapatılmasaydı... Solcu Kürtleri bünyesinde barındıran TİP kapatılmasaydı... 12 Eylül’de partiler kapatılmasaydı...
Ve HADEP gibi bünyesinde çok seslilik istidadı bulunan bir parti kapatılmasaydı...
Çok muhtemeldir ki, çözüm yolunda hem daha bir mesafe almış olurduk, hem ılımlı eğilimler güçlenirdi.
Hatta Org. Aytaç Yalman’ın da dediği gibi, 1970’lerde Kürtlerin kültürel talepleri kabul edilseydi sorun bugünkü boyutlara tırmanmazdı.
Resmi ideoloji yüzünden Türkiye bu fırsatların hepsini kaçırdı!
Elbette “şöyle olsaydı...” diye akıl yürütmek nihayet sübjektif bir düşüncedir. Ama dünyada da süreçler böyle geliştiği için, temelsiz bir düşünce değildir bu.
Geciktikçe çözüme ulaşılabilecek yer uzaklaşıyor, radikalleşiyor!
Daha kötüsü toplumsal ayrışma tehlikesi büyüyor.
Bütün bu karmaşık gerçekleri görerek çözümü düşünmek lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.