Spekülatif ekonomi ve siyaset…
Meclis’teki 2010 yılı bütçesi de popülist politik polemiklere boğduruluyor. Başbakan ve bakanları, yeni bütçeyi de üzerinden on sene geçen 2001 kriziyle kıyaslayarak sundular.
2002’de 100 liralık verginin 86 lirasının faize gittiğini nazara veren Maliye Bakanı, bugün 100 liranın 24 lirasının faize gitmesiyle övünüyor. Yine kriz döneminin et ve yumurta hesabıyla memur, emeklinin alım gücünü hesaplıyor. 2002’deki kriz sonrası asgarî ücretle 1370 yumurta alınırken, 2010’da 2 bin 699 yumurtanın, 21 kilo dana etine karşılık 24 kilo dana etinin alınabildiğini örnek veriyor…
Bütçenin büyük bir kısmının borç ödemelerine ve 47.5 milyar liranın iç ve dış borç faiz giderlerine gittiğine bakmadan Erdoğan, “2011 yılı bütçesinin yatırımı, ihracatı ve vatandaşın alım gücünü attırmayı amaçlayan bir bütçe olduğunu anlatıyor!
Haziran’da seçim olmasına rağmen bütçenin “popülizme başvurmayan bir bütçe olduğu” iddiası ise bizzat Maliye Bakanı’nın “Gelecek yıl seçim yılı, yılın ilk yarısında daha fazla harcamayı plânlayabiliriz” cümlesiyle “seçim ekonomisi” ikrarıyla nakzediliyor.
Diğer yandan, ümidlerini kesip iş aramayanlar ve gizli işsizler de eklendiğinde işsiz sayısının resmî işsizlik rakamlarının çok üstünde 5.5 milyonu bulmasına mukabil, yeni bütçede herhangi bir tedbirin alınmaması, hükûmetin işsizliği azaltan bir stratejisi olmadığını ortaya koyuyor.
Bu arada, Enerji Bakanı’nın dağıtım ve rafineri şirketlerine ricasıyla, Tüpraş benzinde iki kuruş indirim yaptı. Böylece Aralık ayında yapılan 7 kuruşluk zam 5 kuruşa inmiş oldu!
“BALON GİBİ” PATLAYABİLİR!
Ve ekonomistler, son yıllarda kaynağı belirsiz milyarlarca dolar yabancı paranın piyasaya geldiği ve carî açık stokunun 133.3 milyar doları bulduğu ortamda, her an bir sıcak para patlamasının olabileceğini belirtiyorlar.
Bu kritik süreçte en çok “sıcak para önlemi” uyarısında bulunuyorlar. Özellikle yatırım, kalıcı istihdam, üretim ve ihracat gereğini nazara verip, bilhassa bu dönemde spekülatörlere karşı müteyakkız olunmasını tavsiye ediyorlar.
Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye’nin 2005 yılından bu yana en yüksek sıcak parayı bu yıl çektiği ve son sekiz yılda gelişmiş ülkelerde 50-100 yılda elde edemeyeceği kadar çok getiri sağladığını açıklamakta.
Mesela, bu sürede yabancı yatırımcıların Türkiye’de “sıcak para”yla borsadan elde ettikleri kazancı, Japonya’da 190, ABD’de 79, Fransa’da 81, Almanya’da 91, İtalya’da 56 yılda zor elde edilebilecekleri belirtilmekte. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de devlet tahvillerinde son sekiz yılda elde ettiği getiri ise buna benzer bir tablo ortaya çıkarmakta.
Bu yılın ilk 10 aylık döneminde Türkiye’ye net 26,7 milyar dolar sıcak para girdiği hesaplanmakta. ATO’nun Merkez Bankası gibi devlet kurum ve kuruluşlarının verilerinden yaptığı değerlendirmeye göre, 1989 yılından bu yana yoğun olarak sıcak para-giriş çıkışları yaşayan Türkiye’ye hiçbir dönemde bu ölçüde yüksek bir sıcak para girişi yaşanmamış…
Türkiye’ye gelen sıcak paranın yüksek kazanç sebebiyle balon gibi şiştiğini ve rekor büyüklüklere ulaştığını belirten ATO Başkanı Aygün, ‘’Bu balonun daha fazla şişmesine seyirci kalmamalıyız’’ ikazını yapmakta…
MALÎ VE POLİTİK
MANİPÜLASYONLAR…
Zira carî açık finansmanının sermaye yatırımı ile değil, “dış kaynak” olarak “sıcak para”yla olması ve borçların sıcak parayla ödenmesi, mekânizmayı devam ettiriyor. “Sıcak para sistemi”yle ülkeye giren yabancı para, bir başka ülkede bir yılda ancak elde edilecek parayı bir gecede kazandırıyor.
Özetle ortada bir kısırdöngü var. Yabancı sermaye, parasını Türk Lirasına çevirip içte bir araca yatırıyor. Kısa süre sonra bunu satıp yabancı para satın alıyor. “Para krizi”, sıcak para”nın ülkeyi terkiyle yabancı paranın yerli para karşısında çok büyük oranda değerlenmesi, dövizin ani fırlaması ve yerli paranın değerinin düşmesiyle dengeleri altüst edip piyasaları felç ediyor ve peşinden kaçıyor…
Bu yüzden “sıcak para” ile borçlanmakta olan ülkeler, borç ve faiz vartasına düşüp, çıkamıyorlar. Ve bu “para” ile borçlanan ülkeler, yüksek faiz ödemeleriyle örtülü bir şekilde sömürülüp, kaynaklarını hebâ ediyorlar.
Ve en vâhimi, seçime doğru siyasetin geleceğini şekillendirmek ve bir dönem daha iktidar koltuğunda kalmak uğruna, bütün dünyada malî ve politik manipülasyonlarda kullanılan “sıcak para”nın Türkiye’de tutulmaya çalışılması…
Onca ikaza rağmen AKP siyasî iktidarının bu vartada kendini spekülatif “sıcak para” ile muallel ekonomik politikalara mecbur bilmesi…
Âkıbeti hayrola…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.