Erteleme, öteleme!
Milletimizin kurtulmak istediği yüzlerce sıkıntısı var, ama bu sıkıntılar çözümsüz değil. Aslında çözümün ne olduğunu millet de, onları ‘idare eden’ yetkililer de biliyor. Biliyorlar bilmesine, fakat bu bilgileri icra safhasına koymuyor ya da koyamıyorlar.
Unutulmaya yüz tutan ‘darbe’ tartışmaları, Gölcük’teki bir askerî mekânda bulunan ‘çuval dolusu belge’ler sonrasında ciddiyetini bir defa daha ortaya koydu. Şaka değil, ‘çuval dolusu darbe belgesi’nden bahsediliyor.
Daha önce de benzer hadiseler yaşandı, o zaman sorulmuştu, şimdi de soruluyor: Biri lütfen bu olanları açıklasın! Çuval dolusu belgeler ‘gömüldüğü yer’den çıkarılıyor ve Türkiye’yi idare edenler sanki hiç bir şey olmamış ya da ‘toprak altından patates çıkarılmış gibi’ davranıyor. Varsa bu belgeleri kim gömmüş, kim gömdürmüş? Bu işlere imza atanlar hâlâ işbaşında mı? İşbaşında olmasalar bile ellerini kollarını sallayıp aramızda ‘serbest’çe gezebiliyorlar mı? Yoksa sınırlarımızın dışına mı çıktılar? Niçin konu ile ilgili olarak ‘haber’ dışında ‘resmî’ bir açıklama yapılmıyor?
Peki niçin böyle? Çünkü temel meseleleri halletmeden yol bulmaya çalışıyoruz...
Temel meselelerden biri “Askerin demokratik ve sivil denetiminin hâlâ sağlanamaması” olarak ifade ediliyor: “(...) Bu tür darbe teşebbüsleri soruşturmasında askerî arşivlere muhakkak girilmesi gerekliliğini yeniden teyit etti. Kamuoyunda 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunun % 58 nispetinde kabul edilmesi ve hükümetin YAŞ atamalarına müdahale etmesinin yarattığı rehavet, (Gölcük’te) ele geçirilen belgelerin ehemmiyetinin anlaşılmasını engellemiş olabilir. Ancak ele geçirilen belgeler, darbe teşebbüslerinin gücünü ve hâlâ devam eden tehdit boyutunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiş durumdadır. Bu itibarla askerin siyasete müdahale dinamiğinin, mevzuatının ve kurumsal altyapının halen tam anlamıyla değişmediği söylenebilir. (...) Sayıştay Kanunu’nda askerin malî ve iktisadî denetimi konusunda yapılacak reformdan geri adım atılması, askerî yargının yarattığı problemler karşısında değişikliğe gidilmemesi ve YAŞ atamaları konusunda mevzuâtın değiştirilmemesi bu cümledendir.”
(Dr. Murat Yılmaz, Zaman, 14 Aralık 2010)
Konunun uzmanları, darbe teşebbüsleri ve askerin siyasete müdahale etmesinin ardında “askeriyenin mâlî ve hukukî özerkliği”nin bulunduğunu da belirtip şöyle diyorlar: “Bizde yeni Sayıştay Yasası’nda askeri ihaleler, mekânlar, mal ve harcamalar denetim kapsamında yer alacak ancak harcamaların verimli, etkin ve tasarruflu olup olmadıklarına bakılmayacak. Şeffaflık açısından buna da şükür diyebilirsiniz. Ama ülke güvenliği gerekçesiyle denetim raporları gizli tutulacak. Hazırlanacak raporlara ilişkin düzenlemelerin nasıl olacağı Genelkurmay, Savunma, İçişleri ve Sayıştay’ın görüşleri doğrultusunda Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Benzer gizlilik ilkesi başka ülkelerde de var ancak silâh projeleriyle ilgili, harcamalarla değil.” (Cengiz Aktar, Vatan, 13 Aralık 2010)
Sıkıntının çaresi var: “(...) Darbe teşebbüslerine ve askerin siyasete müdahalesine imkân veren hukukî ve mâlî özerkliğine son verecek bir demokratikleşme paketine öncelik vermesi yerinde olacaktır. Konunun, yeni anayasaya ve 2011 seçimleri sonrasına bırakılması stratejik bir hata olacaktır. Bu bahiste yapılması gerekenlerin kataloğunun çıkarılarak bir an önce reform sürecinin başlatılması elzemdir.” (Dr. Murat Yılmaz, agg)
“Demokratikleşme paketi”nin ertelenmesi ve ötelenmesinin ağır faturasını ödüyoruz. Hayırlı işlerde acele etmekte fayda var vesselâm...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.