Burası medrese mi?
60'lı yıllar; ilkokulun ilk iki sınıfını okuduğum, Ordu'nun Bayadı Köyü İlkokulu'nda 23 Nisan kutlaması öncesinde, bu defaki törenlere İsmail Dümbüllü'nün de geleceği şeklinde bir söylenti kulaktan kulağa yayılıyor ve biz ilkokul öğrencileri; kim olduğunu, ne iş yaptığını ve okulumuza neden gelecek olduğunu bilmesek de, heyecanla bu konuyu konuşuyor, ailelerimizi de mutlaka izlemeleri için ikna etmeye çalışıyorduk.
Beklenen gün geldi ve 23 Nisan'ı kutladık; İsmail Dümbüllü tabii ki gelmemişti...
İsmail Dümbüllü'nün kim olduğunu öğrendikten sonra, bir köy ilkokulundaki 23 Nisan törenlerinde ne işi olabileceği sorusu kafamı kurcalamaya başladı. Öyle ya, zamanın en tanınmış sanatçılarından birisinin, merkeze çok yakın da olsa, köyümüzde ne işi olabilirdi ki!..
Özellikle de gösteri sanatı icra edenlerin öyle zannedildiği gibi bir elleri yağda bir elleri balda yaşamadıklarını; hayatlarını kazanabilmek için turnelere çıkmak zorunda kaldıklarını öğrenmem fazla zaman almadı...
Yine de, o dönemlerin en ünlü mizah sanatçılarından birisi olan İsmail Dümbüllü'nün, 23 Nisan kutlamaları için köyümüz ilkokuluna geleceği şeklindeki haberin bir balon olup olmadığı, aklımı hep kurcalamıştır...
Bu konuyu hatırlamamın sebebi, Yeni Akit Gazetesi'nde yayınlanan bir haber: İstanbul Bayrampaşa'da bir ilköğretim okuluna gösteri için gelen bir bayan tiyatrocu, okul çocuklarından birisinin, 'merhaba' hitabına karşı 'aleyküm selam' şeklinde cevap vermesi üzerine, pek de hoş olmayan şeyler söylemiş ve yapmış...
Bayan tiyatrocunun söylediği rivayet edilen şeyler arasında: 'burası medrese mi ki, böyle selam alıyorsun?.. Burası Cumhuriyet okulu, aleyküm selam diyemezsiniz...' gibi sözler var...
Söylendiği rivayet edilen, Alevilikle alakalı başka ve daha vahim şeyler de var... Ama bunların tümü bir yana, en önemli konu, anlaşıldığı kadarıyla, bir vakfın desteği ile Türkiye çapında ilkokullarda tiyatro gösterileri yapan bu bayanın, kendisini ne zannettiği...
Bahsi geçen ilkokuldaki meselenin büyümeden kapatıldığı anlaşılıyor; ancak, adeta 'eti senin kemiği benim' yaklaşımı ile çocuklarımızı gönderdiğimiz okullarda, öğretmenlerin yanında, hayatını birtakım gösteriler yaparak kazanan insanların da çocuklarımıza bir şeyler öğretmeye kalkıştıklarını öğrenmek, şaşırtıcı bir husus.
Tiyatro ve hayatımızdaki önemi, üzerinde dikkatlice durulması gereken ve ama genel olarak hep geçiştirilen bir konu. Bu husustaki ön kabulümüz, tiyatronun mutlaka faydalı bir şey olduğu yönünde.
Tiyatronun her zaman mutlaka iyi bir şey olmayabileceği ve benzeri bazı itirazlarımız olsa bile, bunları dile getirmenin şimdilik pek uygun olmadığını düşünüyor olmalıyız ki, geçiştiriyoruz.
Ancak, örnek olayımızda olduğu gibi, ilköğretim okullarında, -haberden anladığımız kadarıyla- Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanan bazı eserlerde rol alan tiyatrocu bir bayan, çocuklarımızın hangi konuda nasıl davranması gerektiği hususunda, kendisini söz sahibi addedebiliyor; dahası, hoşuna gitmeyen karşılıklar veren öğrencileri azarlama ve hatta tartaklama hakkını kendisinde bulabiliyor...
Hayatlarını kazanmak için birtakım şeyler yapmak durumunda olanları anlayışla karşılamak mümkün; ancak aslında pek de matah olmayan konumlarını, çocuklarımızın ensesinde boza pişirmek için kullanmasalar, daha iyi olmaz mı?..
İl Milli Eğitim Müdürlüğü Konuyla ilgilenme ihtiyacı hissetmiş bildiğimiz kadarıyla ve gereken de yapılacaktır herhalde...
Okullar medrese değil, tamam; ama tiyatro sahnesi hiç değil...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.