Kılıçdaroğlu artık Baykal’sız, Sav’sız yolda; ‘yeni
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasını izliyorum televizyondan.
‘Yeni CHP’ diyor.
‘Yeni bir zihniyet’le yola çıktıklarını söylüyor.
Yeni...
İyi güzel ama ya altını, içini doldurmak!
Konuşmada ‘yeni’nin ipuçları nedir?
Mesela ‘Kürt sorunu’nda.
Kılıçdaroğlu, Kürt sözcüğünü telaffuz etmekten yine kaçınıyor. Güneydoğu sorunu demekle yetiniyor.
Altı ay sonraki seçimlerde ‘Batı’dan gelebilecek oyları düşünerek olmalı, belki de bu yüzden ”Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgur”un hesabını yapıyor.
Bu arada Kürtlere yönelik bazı mesajlar veriyor. “Berivan da bizim, Rojin de bizim, Mem u Zin de bizim” diyerek... “Fırat’ın doğusu da, batısı da bizim” diyerek...
Kürt diye adını koymuyor ama sorunun ‘özgürlük, adalet, eşitlik, insan hakları, barış, ekmek ve demokrasi’ temelinde ‘toplumsal uzlaşma’yla çözüleceğini belirtiyor.
Lozan’ın altını çiziyor, yani toprak bütünlüğü...
Bundan önceki bir konuşmasında da belirttiği bir noktaya değinerek, Güneydoğu’da CHP’nin ‘üçüncü yol’u temsil ettiğini söylüyor.
Ak Parti’nin inanç temelinde, BDP’nin etnik temelde sorunu istismar ettiklerini, CHP’nin ise siyasetinin odağına ‘insan’ı koyarak o partilerden ayrıldığını anlatıyor, üçüncü yol olarak...
Kılıçdaroğlu konuşmasında, Kürt siyasal hareketini özellikle ilgilendiren bir sözü veriyor:
Yüzde 10 barajının indirilmesi...
Ak Parti’nin bugüne kadar ipe un serdiği bu konudaki vaadi demokratikleşme açısından elbette önemli...
Ama keşke Kürt sorununun adını koyabilseydi. Bunun gibi yine ‘anadil meselesi’yle ilgili olarak cuma günü Ankara’da çıkan ‘asker muhtırası’na değinseydi.
‘Yenilik’ bunu gerektirmez miydi?..
Dikkat çekici bir başka nokta:
Laiklik konusuna da girmiyor.
Başörtüsü, türban yok konuşmasında...
Kılıçdaroğlu, anlaşılan, seçimlere giderken Kürt sözcüğünde olduğu gibi ‘türban’da da CHP’nin geleneksel seçmen tabanını ürkütmek istemiyor.
Peki o zaman CHP seçmen tabanını nasıl genişletecek sorusu da insanın aklına ister istemez takılıyor.
Kurultay delegelerine, ‘sevgili yoldaşlar’ diye hitap ederek sosyal demokrat bir dil sergileyen Kılıçdaroğlu, Kürt ve türban meselelerinde de ‘sosyal demokrat’ bir söylem benimseyebilirdi.
Liderlik bunu gerektirmez miydi?
Öte yandan Kılıçdaroğlu, CHP’nin ‘çözümlerin partisi’ olduğunu sürekli tekrarlıyor ki, bu olumlu bir nokta.
Yeni anayasa diyor.
YÖK’ü kaldıracağız diyor.
Gençlere ve kadınlara ‘yeni’ CHP’de yolun daha çok açılacağını belirtiyor.
Siyasal Partiler Yasası’nı değiştireceklerini, parti içi demokrasiyi getireceklerini, lider sultasına son vereceklerini, demokrasiyi önce CHP’de gerçekleştireceklerini, milletvekili dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığıyla sınırlayacaklarını, siyasal ahlak yasasını çıkartacaklarını, temiz siyaseti şiar edineceklerini, yolsuzluklara geçit vermeyeceklerini söylüyor ve üreten Türkiye vaat ediyor.
Avrupa Birliği’ne çifte standart eleştirisini haklı olarak yöneltirken, Türkiye’nin AB yoluna parti olarak sadık olduklarını belirtiyor.
Bu arada şöyle bir cümleyle CHP ile devlet arasına mesafe koyuyor:
“CHP, bürokratik devlet solculuğu yapan bir parti değildir.”
Hukuk devletiyle ilgili olarak da önemli bir söz daha veriyor:
“Askeri idare mahkemelerini kaldıracağız.”
12 Eylül darbesiyle sonuçlarını yerden yere vuruyor, 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’i anıyor.
Basın özgürlüğü diyor, medyada otosansür diyor, astronomik vergi cezalarıyla estirilen baskı havasından yakınıyor.
İyi, güzel.
Hepsi önemli demokratikleşme yolunda...
Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet lideri olarak Başbakan Erdoğan’ın hükümetiyle partisini hedef alan eleştirilerinde ise herhangi bir yenilik yok. Seçim meydanları ısındıkça, karşılıklı suçlamalar gittikçe sertleşecek.
Şaşırtıcı değil, Türkiye’de siyaset çanak çömlek kırılmadan yapılamıyor ne yazık ki...
Uzun sözün kısası:
Baykal’dı, Sav’dı yok artık. Kılıçdaroğlu ayağını yere sağlam bastı.
Şimdi CHP’de ‘yeni’nin altı nasıl dolacak, CHP gerçekten kendini yenileyerek iktidar yürüyüşünü başlatabilecek mi sorusu gündemdeki yerini alıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’de artık kendi yönetimiyle yola çıkıyor.
Hayırlı olsun.
İyi pazarlar.