Cemahiriye!
DİYARBAKIR’daki DTK çalıştayına katılan siyaset bilimci, sosyal bilimci ve gazeteci liberallerle solcular, Öcalan’ın “Demokratik özerklik” projesini “totaliter, Rousseau modeli, Şavez modeli, ütopik” diye eleştirmişler.
Kaddafi’nin “Cemahiriye modeli”ne benzediğini de ben belirtmeliyim.
Cemahiriye “cumhurlar idaresi” demektir.
Kaddafi’ye göre liberal demokrasi bir Batı uydurmasıydı. Halk egemenliği için aşiret, köy, mahalle, semt ve şehir düzeyinde “cumhur”lar yani halk komiteleri kurulmalı, onlardan oluşan “Cemahiriye” devleti oluşturulmalıydı.
Böylece cumhurlar (komiteler) yoluyla her şeye halk karar verecek, devletin yerini cumhurlarda örgütlenmiş halk alacaktı.
Tabii her cumhur ya da komite Kaddafi’nin emrinde yapılandığı için ortaya iptidai bir totalitarizm çıktı... Zaten amaç bildiğimiz demokrasi değildi.
Stalin’in “devlet ortadan kalkıyor” diyerek kurduğu totaliter parti rejimiyle cemahiriye arasında çok önemli farklar vardır ama iki noktadaki benzerliği önemlidir: Evvela ikisi de totaliterdir... İkincisi “devlet ortadan kalkıyor” diyerek devlet fonksiyonlarını totaliter parti ve cemahiriye örgütlerine vermişlerdir...
Etnik cemahiriye
Tartışmaya açılan “Demokratik özerklik” projesinin iki özelliği var.
- Tamamen etnisiteye dayandırılıyor, modern demokratik devletteki en önemli süje olan “vatandaşlık” kavramı yok sayılıyor. Nitekim sadece coğrafi Kürdistan vurgusuyla yetinilmiyor, “Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşayan Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile ilişkilerini demokratik özerklik statüsü temelinde düzenler” deniliyor. Batı’da yaşayan Kürtler bile “vatandaş” haklarıyla değil, totaliter cemahiriye vasıtasıyla devletle muhatap olabilecekler! Kim bunun totalitarizm ve etnik ayrımcılık olmadığını söyleyebilir?!
- İkincisi, kamu görevlerini demokratik devletin elinden alarak totaliter nitelikli komiteler (‘cemahiriye)’ halinde örgütlenmiş bir ‘paralel devlet’ yapılanması amaçlanıyor. Taslağa göre, “köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal” örgütlenmeye gidilecek ve bu örgüt “siyasi, sosyal, ekonomik, kültür, sanat, spor, eğitim, hukuk, kamusal amaçlı ulaşım, ticari, sanayi ve benzeri tüm alanlarda” merkezi devletin işlevlerini üstlenecek! Hem ayrı bayrağı ve “savunma güçleri” olacak, dahası “diplomasi” de yapacak!
Ortak ne kaldı?! Makul bir özerkliğin değil, ayrılıkçılığın ön-projesidir bu. Çözüme hizmet etmez bu haliyle.
Demokrasi sınavı
Görüştüğüm liberaller “yine de Öcalan’ın önerisinin tartışılabilir hale gelmesi olumludur” dediler.
Evet, çalıştayların böyle bir faydası olabilir, olmalıdır.
Nihayet, 2 milyon oy alan bir hareketin projesi olarak da fevkalade önemlidir.
Şimdi... Totaliterliği perdelemek için değil de samimiyetle demokrasi deniliyorsa Kürt politikacılar ve sivil toplum kuruluşlarının önünde bir sınav var:
Liberal ve sol aydınların ve aynı zamanda Kürt işadamlarının yönelttiği eleştirileri dikkate alacaklar mı?! Eleştirilere göre değişiklikler yapabilecekler mi?!
Projeden daha önemlisi bu ‘demokratik samimiyet’ sınavıdır. Bu samimiyet varsa, tartışa tartışa makul bir yol bulunur. Bu samimiyet yoksa, herkesin işi korkunç derecede zorlaşıyor demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.