Irak Türkmenlerinden yeni bir ses
Irak Türkmenleri, yakın bir tarihe kadar Türkiye’nin sürekli gündeminde yer alan, şimdilerde ise gözlerden hayli ‘ırak’ kalan bir topluluk. Irak’ta ne kadar Türkmen yaşadığı meselesinde rivayetler muhtelif. Ancak Irak’ta yapılan son iki seçimin ortaya çıkardığı tablolara bakılırsa, geçmişte Türkiye’nin resmi tez olarak ileri sürdüğü rakamların pek de gerçekçi olmadığı söylenebilir.
Rakamlarla işimiz yok; ama kabaca bir tahminde bulunmak gerekirse bir milyonun hayli üzerinde bir Türkmen nüfus yaşıyor bölgede. Türkiye’nin geçmişte Kuzey Irak’la ilgili politikalarının merkezinde hep Türkmenler yer aldı. Ancak bu durum onların daha güçlü aktörler olması bir yana, her geçen gün daha da zayıflamalarıyla sonuç verdi.
***
Hicran Kazancı, Türkmen Cephesi’nin genç kuşağından. Birkaç ay önce Ankara temsilcisi olarak göreve başladı. Cephenin Ankara ofisinde sıcak bir görüşme yaptık kendisiyle.
Geçmişi, yapılan yanlışları ve Türkiye’yi eleştirmekten çekinmeyen, cesur ve vizyon sahibi bir portreyle karşılaşmak beni şaşırtmadı desem yalan olur. Çünkü şu ana kadar Türkmen Cephesi adına temsilcilik yapan isimlerin ve genelde cephenin politikası, içi boş bir retorik ve duygusal bir Ankara bağlılığından öteye geçmiyordu.
Hicran Kazancı, ‘Türkiye sizinle ilgili neler yapıyor, yeterince ilgileniyor mu’ şeklindeki basmakalıp soruya muzip bir cevap veriyor: ‘Türkiye bizimle gereğinden fazla ilgilendi!’
***
Kuşkusuz bu cevabın parantezinde çok şey var ve bir anlamda Ankara’nın Türkmenler konusundaki yanlışlarını özetliyor. Türkmenleri muhatap olunacak yegane unsur olarak görmenin bedeli, sadece Türkiye açısından değil, onlar açısından da ağır oldu. Irak merkezi hükümetiyle sağlıklı bir ilişki kuramadıkları gibi, işgalden sonra değişen dengelerde de kendilerine yer bulmakta zorlandılar. 2005’lere kadar ısrarla sürdürdüğümüz ve Irak Kürtlerini dışlayan politika, Türkmenleri sistem dışına iterken, Ankara’nın da elini zayıflattı.
Neyse ki bu yanlışlardan 2005’in sonları itibarıyla dönüldü ve bölgede yaşayan tüm unsurlarla diyalog kurmak ve bir devlet politikası olarak kararlaştırıldı. Nitekim 2006’nın sonundaki ve 2007’deki Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında bu konular ele alında ve sonuç bildirilerinde ifade edildi.
Irak Türkmen Cephesi Ankara Temsilcisi Hicran Kazancı, Kuzey Irak’ta olup biteni ve bölgedeki dengeleri iyi analiz eden bir isim. Bakın Türkmenler için hassas bir konu olan Kerkük’le ilgili nasıl bir değerlendirme ve eleştiri yapıyor:
‘Türkmenler Irak siyasetinin aktörleriyle bir bağ kuramadılar. 1991-2002 arasında hep bir Türkmeneli bölgesinden bahsettik Kerkük’ü de kapsayan. 2003’e kadar “Erbil Türk’tür, Türk kalacak” dedik. Ama bırakın Erbil’i kazanmayı sonra Kerkük’ü kurtarmayı düşünmeye başladık. Bunlar bir strateji yanlışlığından kaynaklandı. 2003’te Amerikan temsilcisi Zalmay Halilzad’ın Selahaddin’de Saddam muhalifleriyle yaptığı görüşmede bizim temsilcilerimiz yine yanlış yaptı. Bizimkiler Kürt bölgesinin tanınmasını kökten reddedince Türkmenler tamamen sürecin dışında kaldı. Mesela, “36. Paralelin kuzeyindeki bölgeyi tanırız” diyebilirlerdi. Bugün sırf bu nedenle Kerkük’ün statüsü için nasıl bir strateji üreteceğimizi bilemiyoruz. O gün karar sürecinde yer alsaydık bugün Kerkük’ü de kurtarmış olurduk.’
Bu bakış açısı son derece sağılıklı ve çarpıcı geldi bana. Gelecek için de umut verici.