Kültür diplomasisi
Aile vakıfları, hususi, umumi ve resmî vakıflar ne hayırlara, ne iyiliklere vesile olmakta. İslam Medeniyeti, başlangıç çağları ve onun devamı mahiyetindeki Selçuklu ve Osmanlı hayatıyla birer vakıf medeniyetidir.
Bezm-i Alem Valide Sultan’ın eseri olan Vakıf Gureba Hastanesi bir buçuk asır sonra bu yakınlarda üniversite oldu.
Eğer 1970’lerin başında vakıf yasağı kalkmasaydı bugün şu özel üniversitelerin hiçbiri doğmayacak, tarihten tevarüs etmiş/miras kalmış birçok vakıf da ölmüş olacaktı.
Şaşırdınız değil mi?
Maalesef derin hatalardan biridir. Yeni rejim kurulurken vakıf geleneği iptal ve yasak edildi. Ta ki 1970’lerin başına gelinceye dek. O zaman fahiş hata ile meydana gelmiş boşluk fark edilerek MK/Medeni Kanun’a madde ilavesiyle tekrar vakıf kurulmasına izin verildi. Her ne kadar buradaki vakıf, İslami ölçülerdeki ‘vakıf’ olmasa da bir şeyin tamamı ele geçmezse tamamı da terk edilmez düsturu gereği ona da şükür diyoruz, göç yolda düzelir.
En yeni vakıflardan birinin vücut bulmasına geçen hafta şahit olduk. Politik gündem, kalıcı gündemi kararttığı için eminiz ki çok da dikkat çekmemiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde ‘Yunus Emre Vakfı’ ismiyle bir vakıf kuruldu. Kısa adı YUVA olan bu vakıf, İngilizce, Fransızca, Almanca dillerini öğrenenlere yönelik olarak uygulanan uluslararası seviye tesbit sınavı TOEFL gibi Türkçe öğrenenlere de Türkçe seviye imtihanı yapılması konusunda Avrupa Birliği Ortak Dil Programı’yla iş birliği yapacak.
YUVA, İspanya/Cervantes, Almanya/Goethe, İngiltere/British Council gibi farklı ülkelerde dil eğitimi vermek üzere kurulan enstitülerle aynı mahiyette olacak. Önümüzdeki günlerde hem AB hem de diğer ülkelerde YUVA’nın temsilcilikleri açılacak. Türkçe Seviye Sınaması, bütün Türkçe öğreneceklere uygulanacak. Yapılacak imtihan, Türkçe kursu alan yabancılar için geçerli olacak.
Türkiye şimdi sadece ekonomik havza değil, aynı zamanda bir kültür havzası. Dil kolaylığı yoksa vizenin kalkması da tek başına yetmiyor. Devleti aliyye’de olduğu gibi bu ebedi coğrafyamızdaki kavimler tekrar Türkçe öğrenmeliler. O günkü varlığımızda onlarca millet Türkçe bilirken Cumhuriyet döneminde Kürt kardeşlerimize resmî dilin öğretilmemiş olması düşündürücüdür.
Dışişleri Bakanımız, çok isabetle bu yeni teşebbüse ‘kültür diplomasisi’ dedi. Bir taraftan bölgede Londra’dan Çin Seddi’ne, Moskova’dan Mekke’ye Türkçe yeniden neşvü nema bulurken bir taraftan da artık ve bundan böyle BM Türkçe’yi de tanıdığı dünya dilleri arasına almalıdır. BM bir bunu yapmak bir de Türkiye’yi BM, Güvenlik Konseyi daimi üyeliğine kabul zorundadır. Aksi halde meşruiyetinin sorgulanmasıyla karşı karşıya kalır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.