Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Şahin son noktayı koyarken, yargıdan “ses noktası” henüz kon

Şahin son noktayı koyarken, yargıdan “ses noktası” henüz kon

Yürürlükte olan Siyasi Partiler Yasası var.
Bu yasaya göre her canı çeken bir araya gelerek parti kurabilirse de, “terörün arkasındayız” veya “Özerk Kürdistan” gibi saçmalıkları aynı parti amblemi altında yürütemez... Devam edelim:
Ülkeye ihanet edemez.
Ülkenin bölünmesine çanak tutamaz.
Teröre destek çıkamaz.
Buna rağmen “olana da olmayana da başkaldırdık” diyenler çıkıyorsa, bu ülkenin savcıları ile hakimleri görev başındadır.
İki dilli, iki mimli, iki zilli diye tutturanlar bilsinler ki bu coğrafyada sadece kendileri yaşamıyor.
Ana dili olan Lazlar da var, Boşnaklar da var, Çerkezler de var, Türkler de var.
Hatta Doğu Karadeniz’in birçok yöresinde Rumca konuşanlar da var.
Öyledir diye her bir ekabire toprak mı vereceğiz?
Özerklik mi tanıyacağız?
Dillerini meclise mi taşıyacağız?
Herhalde Çin atasözüdür: “Herkesin baş olmak istediği yerde herkes köledir.”
Kaşarlanmış “Kürtçüler” bilmelidir ki yaptıkları tamamen bozgunculuktur.
Bilmiyorlarsa bilsinler:
“İslam kardeşliği” yanında bozgunculukta ısrar edenlerin havaları indirilir, teröre destek olan kolları kırılır...
Hem “Demokratik Toplum Kongresi” diyeceksin, hem de “Demokratik Özerk Kürdistan” diye bağıracaksın. Bağırtmazlar, o sesi de keserler bilesin...
Bana göre bu alanda en duyarlı ve de en dik duruşu sayın Mehmet Ali Şahin sergilemiştir. Siyasi çekişmeler yüzünden nerede ise istiklalimizi kaybedeceğiz.
Şahin’in sorulara verdiği cevapta:
“Başka bir kongre, başka bir meclisi tanımıyoruz. Bu sevda peşinde koşan arkadaşlarımız durumlarını lütfen değerlendirsinler. Sonuçlarına katlanmak zorunda kalırlar.”
Şimdi bütün gözler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda. Parti kapatma taraftarı hiç değilim, ama çizmeyi aşıp da işi bölücülük ile teröre götürenlerin partisi purtusu olmaz.
Umarım o makam gereğini en kısa zamanda yapacaktır.
Değilse, bu ülke gelgeç hanına döner. Önüne gelen ya milli dili değiştirecek veya bulunduğu coğrafyada özerklik isteyecek. Yok öyle yağma...
Havaya bakınca yabancı gelmiyor.
Sevr’in dalgaları bir sefer daha dolaşıyor başımızın üzerinde. O gün böldüler, parçaladılar, bugün de bölüp parçalayacaklar. Demokratik düzen olayını terörü destekleme veya özerklik isteme gibi yönlerde yoruma tabi tutamayız. Parti parti ise tüm halkları kucaklar... Tek bir etnik kökene dayalı halkı kucaklayana parti denmez, örgüt denir.
BDP bu arenada kimleri kucaklıyor?
Her önüne gelen düşündüğünü yazıya döksün ama teröristlik ile bölücülük yapmasın.
Meclis Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin de sanırım bu noktalara işaret ediyor.
Asıl mesele bana göre şudur. Seçim yaklaşıyor ya. İktidarı zora sokmak için yeraltı örgütleri ile yerüstündekiler el ele. Sefaköy’e devlet kazmayı vurunca sesi Kahramanmaraş’tan duyuluyor.
Olmadı, Diyarbakır ile Silvan giriyor devreye.
O da olmayınca Yılmaz Güney tartışması gündemi dolduruyor.
Yılmaz Güney, ne olursa olsun bir hakimin katilidir. Gözünü kırpmadan tetiğe basarak bu ülkenin hakimini öldürdü ve de mahkûm oldu.
Bizim bildiğimiz sanatçının parmağı tetikte dolaşmaz.
Tetikte dolaşan parmaklar sanatçı parmağı değil, katil parmağıdır...
Kan ile sanat aynı şişede durur mu?
Terör, bölücülük, cinayetler... Bu ülke buna layık değildir.
Hangi kavimden olursa olsun bu insanlar asırlarca bir arada kardeşçe yaşadılar. Şimdilerde birileri çıkmış “özerklik ile iki dil” diyorsa, kesin bu meczubun sesini...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi