Serdar Demirel

Serdar Demirel

Küresel yılbaşı çılgınlığı

Küresel yılbaşı çılgınlığı

Yönetmenliğini Edward Zwick’in yaptığı, başrolde Tom Cruise’in oynadığı Japonya agresif modernleşmesini anlatan ‘Son Samuray’ filmini çok öğretici bulurum. Filmin aksiyon boyutuna değil de seyircilere ulaştırmaya çalıştığı mesaja bakınca, kendi batılılaşma tarihimizi görürüm anlatılanlarda..
Bir tarafta muasır medeniyetler arasında yer almak üzere Batı tarzı modernleşmeyi devlet eliyle katı politikalarla uygulayan Japon elit bürokrasisi. Buna engel gördükleri bin yıllık gelenek ve görenekleri, dinî öğretileri dümdüz eden kaba bir zihniyet... Diğer tarafta ise gelenek ve görenekleri yaşatmak üzere değişim sürecine direnen, bir taraftan da bunu anlamaya çalışan Budist Samuraylar...
Ortaya çıkan sonuç, her yeniyi kutsayan zihniyetle buna direnen toplumun birbirinden farklı da gözükse aslında ortak acısıdır.
Çin modernleşmesi Japon modernleşmesinden daha agresiftir. Özellikle de Mao Zedong döneminde bin yıllık geleneksel toplum yapısı ve dinle ilintili kültürel doku tamamen yok edilmek istenmiştir.
Arap dünyasında da modernleşmenin devlet ve toplum arasında nasıl bir gerilim hattı oluşturduğunu, modernist ulusalcı Arapların işi “İslâm öncesi çağa dönüş” gibi bir safsataya kadar vardırdığını görüyoruz.
Bizdeki de bunlardan farklı sayılmaz. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş ve sonrası gerçekleştirilen devrimlere bakın ve Türk modernleşme tecrübesini diğerleriyle mukayese edin; Doğulu ülkelerin modernleşme süreçlerinin farklı formlarda ve bölgesel bağlamlarda da olsa aynı yanılgıdan beslenmiş birer mühendislik projesi olduğunu göreceksiniz.
Tümünün ortak noktası, toplum şuurunu yeniden formatlamak ve doğulu bedende batılı zihin varetmektir. Bunu başarabilmek üzere de geçmişi hatırlatan düşünce kodları zihinden silinmek istenmiştir.
Mısır’da olduğu gibi İslâm öncesi medeniyetlere atıf yapılmıştır. Meselâ, Suriye ve Ürdün’de Kenanlılarla, Irak’ta Asurîlerle, Türkiye’de Sümer ve Hititlerle ilişki kurulmuştur. 1300 yıllık İslâm tarihi atlanarak hem de. Bu ilişkiyi pekiştirmek kabilinden Türkiye’de Sümerbank kurulmuş, Mısır’da firavun heykelleri dikilmiş, Saddam Hüseyin oğullarına Uday ve Kusay diye cahiliye döneminin putperest iki Arap kabilesinin ismini vermiştir...
İnsana resmen makine muamelesi yapılmıştır. İnsanlığın kültürel çeşitliliğine Batı’nın tek tip elbisesi giydirilmiştir. Yerel kültürel formlara düşen ise, taklit edilen yeni kültürün aksesuarı olmuştur. Bundan zararlı çıkan ise tüm insanlıktır.
Küresel ölçekte dayatılan batılılaşma hedefi tam gerçekleşmiş sayılmaz, ama başarısız olmuş da denemez. Bunun yansımalarını yukarıda ismi geçen ülkelerde rahatlıkla görebilirsiniz. Karşınızda zihin algıları, eşyayla temas şekilleri aynîleşmiş bir dünya var. Bunu en çok da yılbaşı ritüellerinde görüyorsunuz.
Doğu ve Batı’da yediden yetmişe bir tüketim çılgınlığıyla karşı karşıyayız. “Ne var bunda, dinî bayramlarda da tüketmiyor musunuz?” gibi bize anlamsız gelen ama sorana anlamlı gözüken bir soruyla karşılaşabiliyoruz.
Hâlbuki yılbaşı kutlamaları dinî bayramlarda olduğu gibi değer üretmeyi ve paylaşmayı esas almıyor. Aksine, yılbaşı, tüketme çılgınlığını en ilkel pratiklerle matematiksel olarak maksimum düzeyde tavan yapmaya ayarlıdır. Daha doğrusu hazcılığın her boyutta ve bencilce yarıştırıldığı bir vasat.
Sözün özü, hedonizm küreselleşmiştir. Yılbaşı ritüelleri tam da bunu mimlemektedir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi