Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

İki dillilik konusu ve “Medrese Kürtçesi”

İki dillilik konusu ve “Medrese Kürtçesi”

İki dillilik bir kışkırtma olarak değil de, kendi mecrasında bırakılsaydı, hiç gerilim yaşanmazdı.


Birisi bir taraftan Kürtçe konusunda bastıracak, diğeri karşı çıkacak... Maşallah, bu işten her iki taraf da kârlı çıkacak... Bu arada sosyal barışın temeline dinamit konmuş, yumruklar daha da sıkılmış, kaşlar daha da çatılmış, gözler daha da çakmaklaşmış... Kimin umurunda... Oy gelsin de nasıl gelirse gelsin!..



İki dillilik konusundaki tartışmalar, bileşik kaplar gibi... Su bir taraftan tazyike maruz kalırsa, öteki taraftan yükseliyor... Yani kazananlar, etnisite üzerinden siyaset yapanlar oluyor.



Ha şehit cenazesi gelmiş, ha dil talebi... Ne fark eder?... Her iki taraf da, kullanıyor arkadaş... Dağda Mehmetçiğe kurşun sıkan, cenaze töreninde nasıl bir tepki doğuracağını biliyor da ondan sıkıyor; dil diye ortaya çıkan rantçı da karşılığının ne olacağını çok iyi biliyor.



Biri, “Gördünüz mü? Dilimizi konuşma özgürlüğü için bastırıyoruz!...” diyor; karşılarındakiler de, “Gördünüz mü? Dile ortak getirtmiyoruz!” diyor. Kısacası, Arif Nihat merhum’un dediği gibi, “Kılıcın bu patırtıda/Ağzı da kesiyor, sırtı da”.



Toplumsal gelişim projesi olmayanların çağdışı yöntemidir bu.



Akl-ı selimin tatile çıktığı ve seçimlerin yaklaştığı şu günlerde anlama endişesi olanlar için yazıyoruz. (Lütfen IQ seviyesi Zimbabve’den düşük olanlar yazıyı okumasınlar. Çünkü onlarla anlaşmak hiç mümkün olmuyor. Entelektüel rezonans tutmuyor birader...)



Baştan söyleyelim: Kürtçe eğitim verilse, inanıyorum ki Kürtler bile pek rağbet etmeyecekler ve kimsenin başı göğe ermeyecektir. Herkesin vızır vızır İngilizce öğrenmek için çalıştığı bir çağda, millet Türkçe için gayret sarf etmiyor, Kürtçe’yi ne yapsın millet?...



Velev ki Kürtçe eğitim olsun; bundan Türkçe’ye hiç zarar gelmez.... Tam tersi, Türkçe’den dehlediğimiz pek çok ortak kelimenin Kürtçe’de kullanılmakta olduğunu görürüz. Çünkü, öztürkçe çılgınlığı Kürtçe konuşulan yerlere girememiştir; Allah’a şükür hâlâ girememektedir. Merak eden Kürtçe sözlüklere baksın.



Geçen hafta yazmıştık. Bir kültür adamı olarak, herhangi bir kültürel birikimin yok olup gitmesine razı olamam. “Bana ne!... Yok olsun!...” diyenler, kendisine ve insanlık tarihine ihanet içindedirler. Bu Kürtçe için de böyledir.



Kürtçe ile tarihte bir sorun yaşanmadı. Evet, bugün yaşanıyor... Politikacıların rant kavgası yüzündendir yaşananlar. Bu gerilim atlatıldıktan ve yağmur dindikten sonra, toplumsal şiraze dağılmış olursa toparlayamayız. Bu yüzden, şimdiden yangına körükle gitmek yerine, olguları soğukkanlılıkla değerlendirelim.



Cumhuriyet dönemi dil politikasının sorunlarını eleştirme hakkımızı saklı tutarak Kürtçe’nin kendi iç mesellerinden birine bakalım.



Dillerde standardizasyonun olabilmesi için “yazı dili”nin oluşması şarttır. Tarihî dönemlerde Kürtçe’nin yazılı metinlerine bakıldığında, kelime hazinesi (leksikoloji) açısından Farsça ve Arapça’nın, cümle yapısı (sentaks) ve yapı bilgisi (morfoloji) açılarından ise Farsça’nın yoğun etkisi altında kaldığı görülür. (Tarihi dönemlerde, Türkçe’nin leksikolojik etkisi, sanıldığı kadar fazla değildir.) Bundaki tek etken, medreselerdir. Yani, Kürtçe yazı dilinin ipuçları, medreselerde kullanılan ve ortak medeniyet dilinin izdüşümlerini yoğun olarak taşıyan kaynaklarda bulunmaktadır. “Medrese Kürtçesi” denebilecek olan bu birikim, okur-yazar Kürtlerin, Türkçe dışında anlaşabilecekleri en ortak iletişim aracıdır. Üstelik yazılı metinleri de vardır. Mem u Zin, Molla Cezerî Divanı ve benzeri metinler üzerinde yapılacak objektif ve bilimsel çalışmalarla başlanabilir mesela. Ama dil ve edebiyat üzerinden ideoloji tüfeği atmadan...



Diş ve yumruk sıkmakla, kaş çatmakla olmaz bu iş. Etnisite tokuşturmak ve Siyasî rant kaygısı yerine, akl-ı selim girmeli devreye.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi