Celladına aşık olmak
Önümüzde gündemi hayli yoğun bir 2011 var. Kuşkusuz bu yılın ortasında yapılacak olan genel seçim, yeni siyasi haritanın yanı sıra, Türkiye’nin gidişatıyla ilgili önemli sonuçlar üretmeye aday.
Birbiriyle bağlantılı iki önemli başlık seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek. Giderek daha keskin ve yakıcı bir hal alan Kürt meselesi ve bunu çözebilmek için belki de yegane çıkış noktası olan yeni bir anayasa sürecinin başlatılması.
İktidarda sekiz yılını dolduran AK Parti, gerek Kürt meselesinde, gerekse yeni bir anayasanın inşa sürecinde hala başat aktör. Yeni parlamentoda kaç siyasi parti olacak, şimdiden kestirmek zor. Belki iki konuda ciddi tahmin yapılabilir. Birincisi, AK Parti’nin üçüncü iktidar dönemine doğru ilerlediği. İkincisi, şimdilik yapay ve toplumsal karşılığı belirsiz rüzgarlarla yelkeni şişirilen CHP’nin, yeni dönemde daha güçlü bir muhalefet olacağı.
BDP’nin bu tabloda bağımsız adaylar üzerinden parlamentoda grup oluşturması, hatta mevcudun üzerine üç-dört milletvekili daha eklemesi herhalde sürpriz olmaz. MHP’nin seçimlerde nasıl bir sonuç alacağını şimdiden tahmin etmek çok güç. Ancak referandum sonrasında ortaya çıkan derin sarsıntıyı bir parça atlatmış durumdalar. MHP’nin alacağı sonuçla ilgili tahminde bulunmak için, hem seçim sürecini, hem de AK Parti’nin aday profilini beklemek gerekiyor.
***
Böyle bir parlamento, ‘kurucu’ misyon üstlenip, anayasa konusunda cesur adımlar atabilir mi? AK Parti, seçim sonrasında daha da sıcak hale gelecek olan ‘cumhurbaşkanlığı’ sürecini de hesaba katarak, bu misyonu üstlenebilir mi? Siyasetin kendi içinde bir yığın dengesi ve çatışmaları olsa da, AK Parti’nin başka bir seçeneği işaretleme şansı yok. Kaldı ki Türkiye’nin yeni
bir anayasa ihtiyacını yüksek sesle dillendirebilmesinde iktidar partisinin doğrudan rolü oldu ve şimdi bunu geriye atması için bir neden de yok.
Burada bir başka siyasi partiye parantez açmakta yarar var. Numan Kurtulmuş liderliğinde kurulan HAS Parti, birkaç tuhaf ismi dikkate almazsak, Türkiye’nin yeni bir anayasa tartışmasını sağlıklı yürütebilmesine katkı sağlayacak bir kadroya sahip.
Nedendir bilmiyorum; son dönemdeki kritik gelişmelerde HAS Parti’den beklediğimiz eleştiriler ya da çıkışlar gelmedi. Ama her durumda bu partinin yeni bir toplumsal mutabakatın sağlanmasına önemli katkıları olabilir. Özellikle de liberal çevrelerin baskısıyla adeta söz edilmesi ‘ayıp’ hale gelen bazı referansların gündeme getirilmesi, yeni bir mutabakatın zeminini daha sahici hale getirebilir.
Daha açık ifade etmek gerekirse, dün belli bir tercihin sonucu olarak mesafe konulan İslami referanslar, bugün aman gündeme getirmeyelim telaşıyla sürekli olarak tartışmanın dışına itiliyor. Bunları dile getirme anlamında HAS Parti’nin önemli bir rol üstleneceğine inanıyorum.
***
Tam da din, dini referanslar ve bunların sanki bir öcüymüş gibi dışlanması üzerinde dururken, bir haber dikkatimi çekti. Türkiye Yazarlar Birliği’nin geleneksel ödülleri verilirken, ‘üstün hizmet’ listesinde Prof. Dr. Şerif Mardin de yer alıyor.
Demek ki ‘mahalle baskısı var’ ve de ‘imam öğretmeni yendi’ gibi tezlerle düşünce hayatımıza eşsiz katkılar sunan Şerif Mardin, tam da bu tezlerin yok saydığı kesimler tarafından ödüle layık bulunmuş.
Ne hoş! Bunlar olmasaydı ‘celladına aşık olmak’ sözünün ne anlamı kalırdı ki!