Öcalan’ın Ergenekon Sevgisi
Bugüne kadar Ergenekon hakkında yalan söyleyen Abdullah Öcalan, son avukat görüşmelerinde çizgisini çizdi..
Ergenekon ile PKK arasındaki eylemsel bağ üzerine yüzlerce makale onlarca kitap yazıldığı halde, Öcalan bu yapıyı sahiplenmemişti. Hatta yapının icraatları nedeniyle, haklarını savundukları halkların mağdur olduğu görüşünü yükseltiyorlardı.. Oysa son görüşme notlarında, “çözüm arayanlar Silivri’de, çözümsüzlüğü savunanlar Ak Parti ile işbirliği içinde, dışarıda” diyerek, iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü’ne bakışını da bize ifade etmiş oldu.. Kürt sorununda çözüm isteyen hatta kendisiyle görüşen kişilerin birer-ikişer cezaevine atıldığını, bunlardan birinin de Hanefi Avcı olduğunu söylüyor Öcalan.. PKK’ya karşı Jandarma tarafından (yüreklendirilen, görmezden gelinen, kollanan vs..) desteklendiği söylenen Hizbullah art arda cinayetler işlerken, merkezine “legal ya da illegal Hizbullah adında bir hareket bölgemizde mevcut değildir” diye rapor yazan Hanefi Avcı, şimdi oldu Apo’nun gözbebeği..
**
Dağıtmayalım konuyu.. PKK Ergenekon ilişkisini somut ve de basit birkaç hadiseyle aslında temelde ortaya koymak mümkün. Ama itiraf gibi gelen Öcalan’ın açıklamalarını okuduğunuzda başka bir örneğe gerek kalmıyor.. Çok basit mesela.. Yakalandı Öcalan.. (ya da teslim edildi fark etmez) gelirken Türkiye’ye ne diyor? “Ben ülkemi severim. Annem de Türk’tü. Bir hizmet imkânım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey söylemeyin. Bir hizmet imkânım varsa, ben inanıyorum vardır, daha üst düzeydekilere de bildirirsek, ben hizmeti seve seve ederim. Ben hizmet edeceğim. Çok iyi edeceğim”... Ne oldu sonra peki.. 1998 Eylül’ünde ateşkes ilan edildi.. (eylemsizlik ya da başka bir şey adına her ne derseniz artık) Dolayısıyla örgüt marjinalleştirildi.. Silahlı güçler sınır dışına itildi.. Yeni bir döneme girildi.. Ne zamana kadar? 2004 yılına, yani Ak Parti iktidarına kadar.. 2004’te gömülü silahlar toprak altından çıkarıldı ve film, kaldığı yerden gösterilmeye devam etti..
**
Birkaç noktaya yalnız, dikkatinizi çekmek istiyorum.. 1998’de ilan edilen ateşkesin, 2004’te, Balyoz’un yazıldığı, Sarıkız’ın, Yakamoz’un, Eldiven’in planlandığı dönemlerde bozulmuş olması, size de ilginç gelmiyor mu? 2007’deki Dağlıca saldırısını, 2008’deki Aktütün saldırısını hatırlayın mesela.. Aynı iki yıl içinde arta arda yaşanan Ak Parti’ye kapatma davaları, 27 Nisan e-muhtırası, 367 garabeti normal siyasi durumlar mıydı? Film tekrar gösterime girdi demiştik ya.. Peki ama Öcalan bu filmin hangi sahnesinde? İşte kritik sorunun yanıtını da Nizamettin Taş veriyor.. PKK’nın Başkanlık konseyi üyesi olan “Botan” kod adlı Nizamettin Taş, 5 yıllık eylemsizliğin ardından nasıl yeniden savaş kararı alındığını şu cümleyle açıklıyor; “Öcalan’ın avukatları PKK kampına askeri helikopterle geldiler. Öcalan’ın talimatı doğrultusunda savaş kararı aldırtıp gittiler” (Habertürk-Zülfikar Ali Aydın )...
Öcalan’ın Kandil’e giden avukatı Mahmut Şakar’ın ortağı Ahmet Zeki Okçuoğlu da, zaten başka bir röportajında, Şakar’ın büroyu, Genelkurmay karargahına çevirdiğini söyleyecekti..
**
Buradaki en dikkat çeken mesele, öyle anlaşılıyor ki, Öcalan’ın, uçakta verdiği “hizmet” sözü.. Ve bu söz doğrultusunda, içinde cuntacı yapılar barındıran askeri daha bir defa olsun eleştirdiğine tanık olmadığımız Öcalan, kendisini yakalayıp cezaevine atan Ecevit’e bir defa olsun kızmayan Öcalan; Kürtlerle ilgili (hani şu haklarını savunduğu, uğruna dağa çıktığı) her türlü; sosyal, siyasal ve kültürel açılımı yapan Ak Parti’yi yerden yere vuruyor.. Sakın bu kavga, her iki tarafın da sonucundan mutsuz olduğu Olağanüstü Hâl’in kaldırılmasıyla ilgili olmasın?..
Kalın sağlıcakla.