Serdar Arseven

Serdar Arseven

Silahlı Kuvvetler’le uğraşma be usta!..

Silahlı Kuvvetler’le uğraşma be usta!..

Yok; 5 subayımıza “tabut” olan “Vietnam usulü helikopter” meselesine girmeyeceğim.
Zira Genelkurmay, çağrımıza kulak verdi ve gerekli açıklamayı yaptı.
Sözkonusu açıklamanın içi boşsa da…
“Kendi işiyle uğraşıyor oluşuna” örneklik etmesinden dolayı takdirle karşılıyorum bu hali.
Aferin.
Bugünkü meselem başka.
Ahmet Zengin adlı bir emekli astsubay var.
Ömrünü terörle mücadeleyle geçirmiş…
Ve daha da önemlisi namazlı, abdestli.
Ben objektif bir adam olmadığımdan, musalliye her zaman ve her durumda ayrıcalık tanıdığımdan bu türden arkadaşlarımın problemleriyle daha fazla ilgileniyorum.
Benim gibi olmadığını, yüzde yüz objektif takıldığını iddia eden her kimse, yalanında boğulsun!..
Efendim; bu namazlı niyazlı arkadaşım ekrana çıkmış…
Karşısında da bir “e. paşa”!
Son zamanlarda “bir kısım e.paşa”lara bir haller oldu; ağızları ile kulakları arasındaki mesafe iyiden iyiye açıldı, malûm…
Bu arkadaş da, bir e. paşayı “topun ağzına” sokunca… Ya da şöyle diyelim:
Karşısındaki paşa, Süleymaniye taraflarında kafasına çuval geçirilmiş pozisyonlarına düşünce…
Ortam iyice gerilmiş…
Yaşasın rating!..
Buraya kadarında bişey yok…
Vaka-i âdiyeden…
Mesele bundan sonrasında…
Hani, ekranda buruşturdu ya bizimki…
Üç beş gün sonra, Orduevi’ne gitmiş…
Kapıda bir “bekçi”…
Her zamanki gibi adımını atmış ki Zengin astsubay içeri…
“Efendim, girişiniz yasaklandı!..”
“Niye!”
“Ben bilmem, ben emir kuluyum, emir böyle!..”
Haydaaaa…
Gitti mi Orduevi!...

Şimdi adamcağız hakkını arıyor…
AK Partili (!) Zafer Üskül’e müracaat etmiş, pek ilgi görmemiş, Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa yazmış…
Türkiye Cumhuriyeti Şap Enstitüsü’nden gayri her bi yere başvurmuş…
Ve de…
“Hayırlı bir sonuç bekliyor”muş!..
Bana geldi…
“Vazgeç gönlüm vazgeç” makamında bir şarkı patlattım.
İşin ne, gücün ne!..
“Ama Serdar abi, yanlışlara işaret etmek, Ordu’ya hizmet değil mi?. Sen deme, ben demeyeyim… Olmaz ki!..”
Haklısın da alacağın yok…
Haklısın da…
Kapıda bekçi çok!..

İyisi mi tak sepeti koluna herkes kendi yoluna!
Girme Orduevi’nden içeri…
Girmeye çalışma…
Orada, beleşe yakın bedelle beslenirsin ama...
Ruhun sıkılır be usta!..
Şimdi gideceksin; uğraşacaksın…
Diyelim ki girdin…
Neye yarar…
Bu saatten sonra sıkılacaksın!..
İyisi mi usta…
Orduevi’ni bırak sen…
Susanlara!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi