Tunus dersleri
TUNUS’UN kurucu lideri Habip Burgiba ülkesini 30 yıl diktatörlükle yönetti. Yerine geçen Abidin bin Ali’nin 23 yıllık diktatörlüğü halk ayaklanmasıyla sona erdi, ülkesinden kaçtı. Onu hiçbir demokratik ülke kabul etmedi...
Çünkü hiçbir demokratik ülke, bir diktatörü ülkesinde misafir etme yükünü taşıyamazdı.
Hareketlenmiş sokaklara sahip Arap ülkeleri de bunu göze alamazdı.
Diktatörün sığındığı yerin Suudi Arabistan olmasında şaşılacak bir taraf yoktur. Suudi Arabistan tamamen suskun bir toplumdur, bir tek protesto olmaz! Fakat toplumların suskunluğu daha ne kadar devam eder?!
Üç model
Kuzey Afrika’nın üç ülkesi üç farklı yol izledi.
Fas Batı yanlısı bir meşrutiyet yani “anayasal monarşi” yolunu seçti. Bugünkü Kral VI. Muhammed, kontrollü bir şekilde partilere ve muhalefete izin vermektedir.
Cezayir “sosyalist Arap milliyetçiliği”ni seçti. Devrimci diktatörlük yasal muhalefete izin vermediği için İslamcı sivil muhalefet yükseldi, kanlı olaylar yaşandı. Bugün ordu destekli otoriter bir rejim var.
Tunus ise Arap dünyasındaki tek “jakoben cumhuriyet” modelidir. Kurucu lider Burgiba orucu bile yasaklamıştı, çalışmayı yavaşlatıyor diye!.. Nihayet çeyrek asırlık diktatör Zeynelabidin bin Ali halk ayaklanmasıyla devrildi.... Ne olacağı belirsiz...
Diktatörler çağının sonu
Ayaklanmanın sebepleri yaygın işsizliktir, kapalı rejimin yolsuzluklarıdır ve elbette bıkkınlıktır! Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu haklı olarak “bir kişinin 25 yıl yönettiği ülkede kırılma yaşanır” diyor.
Demokratik iktidarların bile üçüncü dönemleri çok sıkıntılı geçer, işte Margareth Thatcher örneği.
Ortadoğu’da Mısır’ı 25 yıldır diktatör Mübarek, Libya’yı kırk yıldır diktatör Kaddafi yönetiyor! Kâbus gibi!
Patlama Tunus’ta oldu çünkü Tunus siyasi bakımdan diktatörlüktü fakat toplumsal olarak Batı’ya açıktı. Tunuslu İslamcı lider Gannuşi’yi Humeyni’ye benzetmek yanlıştır; Gannuşi liberal değerlerin farkında olan bir İslamcı’dır.
Ortadoğu’daki hiçbir Arap ülkesi dünyaya Kuzey Afrika kadar açık değildir.
Ancak öyle bir çağda yaşıyoruz ki, internete ve ticarete artık hiçbir “Demir Perde” dayanmaz!
Ortadoğu toplumları da ya Tunus gibi halk ayaklanmalarıyla veya hızlandırılmış adımlarla demokrasiye yönelmek zorunda kalacaklardır.
Türkiye modeli?
Tunus ve Mısır gibi laik olsun, Suudi Arabistan gibi teokratik olsun, bütün anti demokratik rejimler bir çıkmazla karşı karşıyadır: Ya ekonomileri daha kötüye gidecek ve halkın patlamasını körükleyecek...
Ya da ekonomiyi iyileştirmek için dünyaya açılacaklar, bu durumda da halkın demokrasi talebi artacaktır.
Sovyet diktatörlüğünün çöküşü de ekonomik reform zorunluluğuyla başlamamış mıydı?
Önümüzdeki beş yıl, on yıl İslam dünyasında demokrasi patlamalarına veya hızlanacak demokrasi adımlarına şahit olacaktır.
İster istemez “İslam-demokrasi uyumu” daha bir yakıcı olarak gündeme gelecektir; bunun felsefi ve pratik sorunları yaşanacaktır.
Ve ister istemez Türkiye’nin bu konulardaki iki yüzyıllık birikimi ve bugünkü demokrasisi ilgi odağı olacaktır.
Bütün dünyaya açık aktif bir dış politika izleyen Türkiye’nin etkisi güçlenecektir.
Tabii “evimizin içi”nin özenilecek halde olmasına bağlıdır bu!
İstikrarın, ekonomik büyümenin ve demokratikleşmenin sürmesine, hatta Başbakan’ın otoriter duygularını bastırarak hoşgörülü olması gibi birçok faktöre bağlıdır bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.