Sudan’da Bölünme
Sudan’ın güneyiyle ilgili referandumda sona gelindi. Henüz kesin sonuçlar ortaya çıkmış değil ama artık kesin görünüyor. Resmî sonuçların açıklanması zaten biraz vakit alacak.
Referandumun geçerli sayılması için gerekli katılım gerçekleşti. Bu da rağbet olduğunu gösteriyordu. Bölge ahalisinin psikolojisi açısından referanduma rağbet ayrılmaya rağbetin ifadesiydi. Bunu Hartum’daki yönetim de tahmin ettiği için katılıma rağbeti görünce resmî açıklamalardaki üslûbunu da bölünme ihtimaline göre ayarladı. Ayrıca yapılan sayımlardan çıkan sonuçlarda da ayrılmayı isteyenlerin belirgin bir çoğunluğu oluşturduğu görülüyor.
Emperyalizm bir yandan bölgesel sorun oluşturarak Sudan’ın işgalden kurtulması sonrasında kurulacak devleti kontrol edebilmek, yeri geldiğinde de burada ikinci bir devlet çıkarabilmek için Sudan’ı işgal altında tuttuğu dönemde güney bölgesine Afrika’nın diğer bölgelerinden gayrimüslim unsurlar getirip yerleştirmiş, Müslüman nüfûsu da tasfiye etmeye çalışmıştı. Planını da Sudan’ın 1956’da bağımsız olmasından hemen sonra hayata geçirerek güneyde ayrılıkçı bir gerilla hareketi başlattı. Oysa isteseydi uluslararası mekanizmayı, BM’yi kullanıp o bölgede gayrimüslim unsurların çoğunlukta olduğunu bahane ederek daha o zamandan ikinci bir devlet çıkarabilirdi. Tıpkı Hitler’in katliam tehditlerinden kaçarak İngiliz işgali altındaki Filistin topraklarına sığınan yahudi nüfusun varlığını bahane ederek gayrimeşru bir siyonist işgal devleti ortaya çıkardığı gibi. Oysa o zaman yahudi nüfusun önemli bir kısmı Filistin topraklarında mülteci gibiydi. İddia edildiği şekilde Filistinlilerden toprak satın alamamışlardı ve İngiliz işgalcilerin çeşitli desise ve oyunlarıyla mülkiyetlerine geçirdikleri arazi miktarı tüm Filistin’in sadece yüzde 9’una tekabül ediyordu. Emperyalizmin bir “yasallaştırma” mekanizması olarak çalışan BM ise Filistin’i bölerek gayrimeşru bir siyonist işgal devletinin kuruluşunu ilan amacıyla çıkardığı 181 sayılı Genel Kurul kararında Filistin’in yüzde 53’ünü Hitler fırtınasından kaçan yahudi göçmenlere verdi.
Emperyalizm Sudan’da bunu yapmadı. Çünkü kurulan Sudan’ın gerçek anlamda bağımsız bir yapıya kavuşmasını ve kendisine kafa tutmasını engellemek için güneyde böyle bir sorun ihdasına ihtiyacı vardı. Sudan’ın kuruluşuyla birlikte patlak veren ayrılıkçı gerilla savaşı 25 Eylül 2003’te Kenya’nın başkenti Nairobi’de imzalanan anlaşmaya kadar on binlerce can aldı.
Anlaşmaya göre bir geçiş dönemi olacak, bu dönemde bölgeye yerel özerklik verilecek, ardından da bölge halkının bağımsızlık ile özerklikle devam arasında tercihi sorulacaktı. Bu da 9 Ocak 2011’de gerçekleşti ve şimdi artık büyük ölçüde kesin görünen sonuçlarının açıklanması bekleniyor. Açıklandıktan sonra da güneyde, referandumun yapıldığı illerde başkenti Juba olan yeni bir devlet kurulacak ve 2 milyon 505 bin 813 km2 yüzölçümüne yani Afrika’da en geniş topraklara sahip ülke hayli küçültülmüş olacak.
Uluslararası emperyalizm sonucun böyle olması için referandum sürecinde bir yandan medya kanalıyla yoğun propaganda yürütürken bir yandan da siyasi yollarla teşvikte bulundu. En önemli propaganda metodu ise suyun akış yönünü belirlemekti. Çünkü toplumun önemli bir kesimi çizgisini suyun akışına göre belirler. Yönlendirme çalışmalarında anketlerle, yorumlarla güney ahalisinin bağımsızlıktan yana olduğu kanaati oluşturuldu. Halka “bağımsızlığı seçin” telkini yapılmadan, “halk bağımsızlıktan yana” diye etkin yönlendirme yapıldı. İkinci olarak siyasi yollardan ve medya aracıyla; “Bölgeniz zengin petrol kaynaklarına sahip. Onları neden Hartum’a kaptıracaksınız? Kendiniz kullanın bölgede ekonomik yönden güçlü bir devletiniz, müreffeh bir hayatınız olsun” mesajı verildi. Üçüncü olarak; “Sudan uluslararası güçler tarafından horlanıyor. Devlet başkanı savaş suçlusu ilan edildi. Bu yüzden tutuklanabileceği korkusuyla birçok ülkeye giremiyor. Ama siz bir devlet kurarsanız hâkim güçler yeni bir çocukları olmuş gibi onu bağırlarına basacak ve destekleyecekler” mesajı verildi. Dördüncü olarak da halkta bir yenilik, değişim, yeni bir devlete kavuşmanın farklılığından kaynaklanan heyecan oluşturuldu.
Peki, kurulacak devletle ilgili politikalar nasıl olacak? Bunu da inşallah bir başka vesileyle ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.