…De din dersine giriyor!
Bu de, “dahi” manasınadır. Yani “ilave olarak”, “kezalik” demek.
Bu “de” ile Atatürk kastedilmektedir.
Atatürk de din dersi müfredatına giriyormuş. Önceki gün yazmıştık.
Milli Eğitim mahreçli habere göre, öğretim programında din dersinin vizyonu şöyle açıklanıyormuş:
“21. yüzyılın çağdaş, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş, temel demokratik değerlerle donatılmış, insan haklarına saygılı, yaşadığı çevreye duyarlı, bilgiyi deneyimlerine göre yorumlayıp sosyal ve kültürel bağlam içinde oluşturan, kullanan ve düzenleyen, sosyal katılım becerilerini geliştirmiş, kendi dininden başka dinlere karşı anlayışlı, milli ve ahlaki değerleri benimseyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yetiştirmek.”
Bir şey daha var: Yeni din derslerinde “laiklik ve din” dışında da Atatürk’ün dindar yönü çok kapsamlı olarak yer bulacakmış…
Önceki gün yazmıştık: Din dersinde bir yenilik yok. Bize yeni gibi yutturulan bayat numaralar var!
Milli Eğitimin köhne bürokrasisi, Atatürk’ün 20. yüzyıla ait bir şahsiyet olduğunu görmezden geliyor. Ya da bu kalıp cümle zaten 20. yüzyılda kurulmuştu da bu köhne memurlar değiştirmeye lüzum görmeden 21. yüzyılda da kullanmaya devam ediyorlar.
Evet, 21. yüzyıldayız!
Her şey değişti. 20. yüzyıldan tevarüs edilen şeyler de var elbette. Fakat artık Atatürkçülükle eğitimde yeni bir şey yapmak, ufuk açmak mümkün değil.
80. yıl Milli Eğitim Atatürkçülükle yönetildi. Milli Eğitim hep “çağdaş” oldu, ilke ve inkılapları benimsetmek için doktrin aşıladı.
21. yüzyılda eğitimin amacı, ilke ve inkılapları benimsetmek olamaz. Neyi benimseteceğiz? Altı ok’u mu?
Dünyaya bakın beyler! Kim ilke ve inkılapları benimsetmek için eğitimini ayarlıyor? Son olarak Tunus bunu yapıyordu. Önce Burgiba ilke ve inkılapları, sonra onun yerine gelen Bin Ali ilke ve inkılapları. Her iki halde de dine şiddetli baskı.
Hacca giden hanımlardan başı açık, erkeklerden ise sakalsız resim isteyen bir rejim.
Türkiye’de Kemalizm bu kıvamı 1930’larda, 40’larda nispeten tutturabildi. Bu yüzden Türkiye’nin köhne Kemalistleri Tunus uygulamalarına ağızlarının suya akarak bakıyorlardı.
Onlar Burgiba’dan sonra Bin Ali gibi bir lider buldular, bizimkiler Atatürk’ten sonra öyle bir lider yetiştiremediler! Yetiştirseler ne olacaktı ki? Akıbetleri gözümüzün önünde!
Gelelim sadede!
Elbette din ve ahlak bilgisi kitabında Atatürk’ün dinle ilgili sözlerine yer verecekler. En yeni tarihlisi 1920’li yıllarda kalmış olan sözler bunlar.
Ya 1930’lardan sonra söyledikleri?
Kazara bir genç, Atatürk’ün dini, İslam’ı yücelten 1920’li sözlerine kapılıp 1930’lardaki sözlerini okumaya yönelirse ne olur?
“Türk milleti birçok asırlar, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’anı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü… Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah’la mütevekkil kılacak derin bir gaflet beşiğinde uyuttular…”
Daha neler neler!
Din ve ahlâk öğretimi için kimsenin vecizesine, görüşüne, torpiline ihtiyaç duymayan bir eğitim sistemi kurmadıkça iflah olmayacağımızı bu köhne “milli eğitimciler” ne zaman idrak edecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.