Haberal’ın özel odası
Mehmet Haberal’ın odasını gördünüz değil mi? Şimdi biz bugüne kadar anlatıyorduk anlatıyorduk, “Yandaş medya uyduruyor” diyorlardı. Abarttığımızı düşünüyorlardı. İftira atarak, aslında “zor koşullarda” süren tedavi süreci üzerinden ideolojik yorum yaptığımız yalanını pompalıyorlardı... Bakın şimdi fotoğraflara... Allah için bir kişi de çıksın bana söylesin; “Annem de hastanede yattı, vallahi odası aynen de Haberal’ınki gibiydi” desin bir kişi Allah aşkına..
•
Odanın içindeki teknolojiye girmeden bir önemli hususu açıklığa kavuşturalım. Haberal’ın zaten cezaevinden yırtmak için hastanede yattığı artık kuşku götürmez bir gerçek. Bunu inkar edenler, ancak ve ancak komik duruma düşerler. Erhan Kansız Hoca’nın da tutuklanması, tezgahın apaçık göstergesi değil mi? Yoksa Kansız Hoca neden tutuklandı? Hatırlayın, 4’ü profesör biri doçent 5 doktor, “yatmasına gerek yoktur” raporu verdi Haberal için... Söz konusu rapor 1 yıl boyunca mahkemeye ulaşmadı... Raporu gizleyen ise Kardiyoloji Enstitüsü’nün yönetimi... Aynı ekip, Haberal’ın Adli Tıp Kurumu’na sevkini de “yerinden kımıldatılırsa ölebilir” raporu vererek engellemişti biliyorsunuz... İşte Kansız Hoca da, bu ekibin başındaki adam... Niye tutuklu? “AK Parti karşıtlığından değil mi?”
•
Nitekim Haberal’ın niye hastanede yattığı konusunda aslında bir ihtilaf yok. Yok da herkes bu hususta, hukukun işlemesini bekliyor... Bekliyor da, bu arada, taksimetre gibi kontör de atıyor bir yandan... Bana söyleyecek bir kişi var mı o enstitüde gecelik tek kişilik özel oda fiyatı kaç liradır? Bunun normal hastalar için bir lirasını bile Sosyal Güvenlik Kurumu karşılamazken, Haberal’ın odasının masrafı neden karşılanmaktadır? Benim annem yanında refakatçi yatağı bile olmadan, 6 kişilik odada kalıyor da, terör örgütü yöneticisi olmak suçlamasıyla yargılanan bir kişi, tek kişilik özel odada, her türlü konfor içinde nasıl yaşayabiliyor? Ve onun bu otel masrafını neden vergilerimle ben finanse etmek zorundayım? Bu soruların cevabı var da, verebilene...
• DEVAMI 14. SAYFADA
Gelelim odanın teknolojik donanımına... Fotoğraflardan da anlaşılıyor ki, Haberal’ın misafirleri zamansız gelmiş... Haber verselerdi, tam da 3G modemi bağlı bilgisayarından film izlerken rahatsız edilmezdi hazretleri... Zira 3G’li yeni nesil cep telefonundan arayabilirlerdi Haberal’ı... Anlaşılan numarasını bilmiyorlardı. Kanal B santralinden isteselerdi ulaşırlardı numarasına. Fakat neyse, “yerinden kımıldatılamaz” raporlu Haberal, ayakta ve gayet dinç vaziyette karşılayabilmiş misafirlerini. “Demirel’li fotoğraf”ını ekran koruyucu yaptığı bilgisayarındaki film bitmek üzere zaten. Hangi filmi izliyordu acaba merak ettim... Mesela, Costa Gavras’ın Kayıp (The Missing), Yılmaz Güney’in “Yol” ya da Reis Çelik’in “Hoşçakal Yarın”ı olsaydı ya. Ne ilginç olurdu değil mi? Veya Avni Özgürel’in şu belgeseli...
•
Bu saatten sonra ne anlatırsanız anlatın boş... İşte Haberal’ın odası ortada. Odanın masrafını sen-ben ödüyoruz. Odayı jandarma koruyor. İçeri girmemesi gereken 3G’li telefonun, dizüstü bilgisayarın ve 3G modemin odada bulunmasının sorumluluğu da kuşku yok ki o kapıda bekleyen jandarmaya ait.
Sonra, ben “Bu gücü nereden alıyor Haberal” diye sorunca bana kızıyorlar... Şimdi normal mi tüm bu hastane-tedavi koşulları?... Sadece bu manzara bile, Haberal’ın pılını pırtısını bile toplamasına izin verilmeden Silivri’ye nakledilmesi için yeterli aslında. Ama saygı duyduğumuz bir de “hukuk” var. Ve isteyen onu öyle güzel kullanıyor ki, şaşar kalırsınız...
Kalın sağlıcakla...