Ne oldi şimdi?

Ne oldi şimdi?

Bu lâf Temel’indir bilirsiniz. Hasta olduğunu söylemiş, söylemiş inandıramamış. Sonra mezarının taşına o yukarıdaki ibareyi yazdırmış.

Tesettür defilesi konusunda herkes bir şey söylerken benim de aklıma bu Temel fıkrası geldi.

Yıllardır başörtülü kadınlara akıl öğretir dururuz. Şunu giyme, bunu giy, onu örtme bunu ört, diye. Hatta onları “besleme” gibi giyinmeyle suçlayanlarımız da oldu. Yabancı modacılara tesettür kıyafeti çizdirmek, tavsiye edildi, hatta şöyle bir ölçü bile konuldu. Yabancılar veya rakiplerin beğenmesi, o kıyafet için bir başarı derecesi olacaktır.

Genç kızlar ve genç kadınlar, yıllarca bu telkinleri okuyarak büyüdüler. Bu tarzın, yani bu metodun, bu iyi giyinme metodunun onlar üzerinde “suni bir büyüme ve olgunlaşma” etkisi yaptığını düşünüyorum. Bu etki, iktidarın bol kazancıyla da birleşince bazı ihtilatlar yaptı. Buna paralel olarak düğünler, defileler de artmaya başlayınca ister istemez “marjinal” denemeler, arayışlar ortaya çıktı.

Eğer bu şık! tesettür tarz ve telkinleri olmasaydı, belki de tesettürlü kadınlar kendi şıklıklarını, zamanla, yavaş yavaş kendileri oluşturacaklardı. Şimdi ne oldi? Defilede ortaya çıkan kızcağızın pantolonu, pabuçları, şeffaf bluzu, makyajı tesettüre damgasını bastı. Ama Temel size hasta olduğunu söylemişti. Dinlememiştiniz. Ne oldi şimdi?

80’lik Ninenin Beşibirliği

Şimdi size başka bir yerden bir “kadın” hikâyesi anlatacağım.

SayınErbakan anlatıyor: (Türkiye’nin bir sanayileşme konferansından)

“Bundan beş sene kadar önce, Sivas’ta bir bölgesel kalkınma toplantısı yaptık. Doğu Anadolu nasıl kalkınır diye. Oraya gittik.Bendeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Başkanı olarak gitmiştim. Sivas Ticaret ve Sanayi Odası’nın bir camekanında bir “beşibirlik” var. Bu beşibirlik seksen yaşındaki bir ninemiz tarafından getirilmiş.”

“Sivas’ta demir-çelik fabrikasının kurulacağını duydum, demiş. 60 seneden beri, gelinliğimden beri, saklarım onu. Sivas’ta bir fabrika kurulacağına göre, benim de bu çorbada bir tuzum bulunsun. Onlar da almışlar, camekanın içine koymuşlar.”

Erbakan Hoca devam ediyor:

“Bu milletteki kalkınma aşkı bir kere kuvveden fiile çıkarsa, işte 80 yaşındaki ninesi en önde koşmak üzere, bu büyük sellerin önünde durulamaz aziz kardeşlerim. Türkiye’nin en muhtaç olduğu şeyi, tarihteki yerini alabilmesi için işte bu ruh lazımdır.”

Nihat Genç

Nihat Genç, Cuma akşamı, SKY-Türk’teki konuşmasının bir yerinde, Saadet Partisi’ne yakınlık duyduğunu söyledi.

Şimdiye kadar herkese onu dinlemesini tavsiye eder dururdum. Artık neyi tavsiye edeceğim? Galiba programa ara verilecekmiş. Buna itiraz ediyorum. Nihat Genç’siz Cuma akşamı çok sönük geçecek.

Alt yazı geçmediği ve duyurusu yapılmadığı için bu seferki konuşmayı ortasında yakalayabildim. Her zaman dört kere tekrarını verirlerdi. Bu kez ertesi günkü tekrarı da CHP Kurultayı’nın naklen yayını sebebiyle verilmedi. Konuşmanın başında programın devamı konusunda söylenenleri bu yüzden duyamadım.

Nihat Genç Cuma akşamlarımı şenlendiren bir belâgata, zekâya, birikime ve yürekliliğe sahip bir gençti. Konuşmaları tam bir zekâ, belâgat, cesaret şöleni olurdu ve çoğu kez konuşmacı ve dinleyici, karşılıklı ağlardık. O heyecanı çok arayacağım eğer program bittiyse.

Birkaç aydır televizyonlarda ne kadar parlak şahsiyet varsa yok edildiler. Elimde kala kala, seyrederken zevk aldığım, Osman Sınav’ın pazartesi günleri yayınlanan o harika dizisi “Pars Narkoterör” kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Leke

26 Ağustos 2009 Çarşamba 01:09