Oh!
CHP Kurultayı'nda Sayın Baykal'ın, yine, yeniden ve tek başına genel başkanlığa "atanması", Türk demokrasisine kutlu olsun. Ben söylemiştim zaten, "yine seçilir" demiştim, fakat Kurultay'da antidemokratik bir takım numaralar çevrilerek, delegelerin hür ve bağımsız oyları kötüye kullanılır mı acaba şeklinde bir vehmim vardı; çok şükür olmadı.
Sayın Baykal'ın o şâheser tesbitiyle, enerjisini Türkiye düşmanlarına değil de, parti içi mücadeleye yoğunlaştıran bedhah muhalifler korkudan ağızlarını bile açamadılar; ibret olsun diye salonun orta yerine konulan imza defterine muhalefet şerhi düşenlerin toplam sayısı bile gerekli olgunluk ve yeterliğe ulaşamadı.
Demokrasi kazandı, uyum kazandı, birlik, kardeşlik, toplumsal barış kazandı; muhalifler de boylarının ölçüsünü aldılar. Artık CHP'nin önü açık; Sayın Baykal'ın tevâzu ile ifade ettiği gibi, "Allah sağlık verdikçe, sizler uygun gördükçe sizlerle birlikte olmaktan mutluluk" duyacak bir genel başkanı var CHP'nin.
Bu durumu, "parti içi monarşi" gibi nitelemeye kalkışan bednamlar bilmelidir ki "fırka-i ebed-müddet" sıfatına hakkıyla lâyık bu teşkilât, Ankara Vekili Gülsün Bilgehan'ın ileri sürdüğü gibi vaktiyle Atatürk'ün bizzat kurduğu bir parti olmayıp, bilakis -Allah sağlık verdikçe partinin başında durmaktan- nefsini men'edemeyen Sayın Baykal'ın 1992'de kurup % 4,5 gibi cüz'i bir seçmen desteğiyle yola çıkmış bir örgüttür; öyle olmasa idi, necîb Türk milletinin Atatürk'ün partisini beğenmemek, iktidara lâyık görmemek gibi gaafilâne ve irticâi bir sapkınlıkla suçlanması gerekirdi.
Hangi Türk vatandaşı, "Sen Atatürk'ün kurduğu bir partiye niçin oy vermiyorsun, inkılap düşmanı mısın, nesin?" suali karşısında darmadağın olmaz ki; bir düşününüz? Sayın Baykal, bu tesbitiyle Türk halkını vicdâni bir sorumluluktan âkılâne bir buluşla azad etmiştir; sağolsun.
İşte nitekim % 4,5'la başlayan bu iktidar yürüyüşü, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde % 20'lere kadar şahlanmıştır. Bu duruma göre 15 senede takriben % 15 miktarında oy artıran bu fırkanın, tek başına iktidarı kucaklaması, fazla değil, doğru orantı ile şurada 20 senelik bir meseleden ibarettir.
20 sene nedir ki arkadaşlar, su gibi akıp geçer. Beş bin yıllık tarih içinde 20 sene nedir ki?
Bu süreyi birlik, kardeşlik ve genel başkan Baykal'ın karizmatik liderliği etrafında tuğla duvar gibi sımsıkı kenetlenip sabırla geçirmeyi başaran CHP'nin istikbâli parlaktır. çünkü dünya konjonktüründeki gelişmeler, CHP'nin programını ve temel ilkelerini sanki yavaş yavaş doğrular gibidir; nitekim pirinç fiyatlarındaki artış ibret vericidir. Kapitalizm çökmekte, burjuva demokrasileri sallanmakta, arsıulusal ittifaklar çatırdamakta, buna mukabil bütün dünyada Türk tipi Cumhuriyetçilik ve Laikçilik yükselişe geçmiş bulunmaktadır.
Beğenmeyenler, Sayın Baykal'dan özetleyerek aktardığım bir tarzda "bıdı bıdı" yapacaklarına kendi partilerini kurmalı ve boylarının ölçüsünü görmelidir. CHP, çatlak ve aykırı seslerin gulguleye dönüştüğü, aymaz derecede Liberal bir aristokratlar kulübü değildir, halkın, pardon devletin, pardon bir kısım bürokrasinin örgütüdür. Beğenmeyenler, kırk satırla kırk satır arasında seçim yapmakta serbesttir. Altı ok arasında sayılması her nedense unutulan demokrasi kavramına Sayın Baykal'ın yaptığı bu katkının değeri de iyi bilinmelidir.
CHP'nin kurultay zaferine en ziyade iktidar çevrelerinin üzüldüğü ve "tüh, n'aapacağız şimdi" diye yerindikleri muhakkaktır; onlar pekâlâ bilmektedir ki, önümüzdeki muhtemel 4-5 seçimi güç bela kazanabilecek olsalar bile, tünelin ucunda geleceğe dair hayırhah bir ışık görünmemektedir. İstikbâl, Baykal yönetimindeki CHP'nindir. Hükûmet, bu kurultay sonuçlarından fena halde ürkmüş, perişan olmuştur. Zaten kapatılıp çanına ot tıkanması mahkemeye intikal etmiş bir mevzu olup yüce yargıya güvenimiz nâ mütenâhî ve her nevi izahtan vârestedir.
âmin ve tekabbel duâ; bi hurmet'il...