'Derin' pozlu 'serin' adamlar
Siyasette tuhaflıklar bitmez. En tuhafı da kriz zamanlarında ortaya çıkan bazı tiplerdir.
Genel olarak ‘ben demiştim’ ya da ‘vakt-i zamanında uyarmıştım’ tipleridir bunlar.
Kerameti kendinden menkul ‘akil adam’lardır.
Hafif ‘derin’ pozları olanları vardır.
‘Ortada’ durup her tarafa mesaj vermeye gayret edenleri de.
İşte bu ‘derin’ duruşlu adamlardan bir tanesi dayanamayıp yerel basına içini dökmüş.
Nitekim bu itiraflar, ‘büyük’ gazetenin gözünden kaçmayıp, manşetten sunuldu.
‘AK Parti merkez sağ parti olamamış.’
AK Parti’ye oy vermeyen yüzde 53’ün içinde ciddi kaygı sahipleri varmış. Bunları ikna etmekte başarılı olunamamış.
AK Parti merkez sağ parti olmak ve geçmişin yıkık dökük anlayışlarını devam ettirmek için siyaset sahnesinde yeralıyorsa, varsın olmasın.
‘Merkez’de yeralmakla, ‘merkez sağ’da olmak arasında önemli farklar var.
Bugün yaşanan krizin belki de en önemli nedeni, merkezin yeni bir algıyla inşa edilmesinin getirdiği sarsıntılar.
Ama gel de bunu ‘derin’ duruşlu ve nedense bu tür çıkışlarını hep kriz zamanlarına saklayan adamlara anlat.
İnsaf edin.
Eğer mesele, yine bu ‘akil adam’ların iddia ettiği gibi parti içi demokrasinin olmaması ise, Türkiye’de hangi siyasi partinin durumu daha iyi? CHP’nin halini görmez misiniz?
‘Anayasa değişikliğine taraftar değilmiş.’ Her problemin anayasa değişikliği ile çözülmesine de karşıymış.
Kim herşeyi anayasa değişikliği ile çözmeye çalışıyor? Kaldı ki bu kadar anayasa tartışması oldu. Ne zaman bu konularda söz söylediniz. Ne zaman üzerinize sorumluluk aldınız?
Ne zaman etrafınıza ‘güç gösterisi’ olarak kullandığınız ‘derin’ mahfillere, bir defacık olsun ‘Yanlış yoldasınız. Milletin meşru temsilcilerine hukuk dışı yollarla engel olmanız hepimize kaybettirir’ dediniz.
Tayyip Erdoğan’a karşı çıkış yapmak kolay. AK Parti’yi yerden yere vurmak kolay. Bu tür ucuz kahramanlıklara yerel medya da yer verir, her tarafından su alan ‘amiral gemileri’ de.
Gündem, ortam, güç dengeleri buna uygun.
Elindeki gücü kaptırmamak için her türlü hukuk dışı yola başvuranlara, satükonun uzantılarına sesini çıkarma.
Kimseye kusur bulma. Dava açana, açtırana, Türkiye’nin ayaklarına çelme takanlara ağzını bile açma.
Bunca yıl içinde yaptığın tek iş, birkaç arkadaşını ikna edip muhalif bildiriler yazmak olsun.
Sonra da AK Parti’yi özeleştiriye davet et.
Sözüm şu.
Ey ‘derin’ duruşlu ‘serin’ adamlar.
Bir defa olsun kolay olanı değil, zoru tercih edin.
‘Serin’ duruşunuzu, ülkeyi yerle bir etme pahasına siyaseti hedef alanlara tavsiye edin.
Bir sonraki dönemin siyasetinde yer bulma telaşıyla, birlikte yola çıktığınız insanları hedef alan işler yapmayın.
Doğru değil, şık değil, hele ahlaki hiç değil.
MİT Müsteşarı Kuzey
Irak’a gitmiş, günaydın!
Şu günlerde gazete manşetlerine konu olan bir habere değinmek istiyorum. özeti şu:
‘MİT Müsteşarı askeri harekat öncesinde Kuzey Irak’taydı.’
Şimdi de 18 Ocak 2008 tarihinde ‘MİT Müsteşarı Erbil’de’ başlığı ile yazdıklarımın bir bölümünü aktarmak istiyorum:
‘Türkiye’nin ilk gerçekleştirdiği hava harekatı öncesinde, bu kez bir başka üst düzey yetkili Erbil’deydi.
MİT Müsteşarı Emre Taner.
Bölgeyi çok yakından tanıyan, istihbarat görevinin önemli bir bölümünü bu bölge üzerinde yoğunlaştıran bir isim Emre Taner. Müsteşar olmadan önce de bölgenin önde gelen isimleriyle, Kürt gruplarının liderleriyle görüşmeler yapmıştı.
Bu defa MİT Müsteşarı sıfatıyla Erbil’deydi. Görüştüğü önemli isim, Mesut Barzani’ydi. Taner’in görüşmesi, birinci hava harekatının hemen öncesinde gerçekleşti.
Verilen mesaj açıktı. ‘Türkiye’nin dostluğu değerlidir. Türkiye aleyhinde olmak size hiçbir şey kazandırmaz. Şu anda atılacak her adım bu bölgede yaşayanlara değil, doğrudan teröre yöneliktir.’ ‘
Biraz daha dikkatli gazete okumanın kimseye bir zararı olmaz. En azından birbirimizin emeğine haksızlık etmemiş oluruz.
MGK sonrası notlar
24 Nisan 2008 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısında çıkan bildiri gerçekten çok önemliydi.
Bildiride ‘Irak genelinde meydana gelen gelişmeler gözden geçirilmiş, Irak’ta milli mutabakatın temelini oluşturan yasama alanındaki faaliyetler ile Irak’ın bölede yerini yeniden alabilmesine yönelik gelişmeler değerlendirilmiş’ denildikten sonra şu ifadeler yeralıyordu:
‘Bu bağlamda ülkemizin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerinin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir. Ayrıca Irak ile başta ekonomi ve enerji olmak üzere çeşitli alanlardaki ikili işbirliğinin daha da geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.’
Bu cümleler, yakın geleceğin anahtarları. Ankara, bölgede insiyatifi elden bırakmamaya kararlı. Birileri Türkiye’nin yakasını niye bırakmıyor, siyaseti niçin devre dışı bırakmaya gayret ediyor.
Bir kez daha düşünelim.