Mısır'da post-kemalist sürecin aktörleri
Mısır'da başlayan gösteriler devrim heyecanından gittikçe uzaklaşırken siyasetin karmaşık pazarlıkları öne çıkmaya başladı. Örgütsüz, lidersiz ve bölünmüş görünen muhalefetin birleşebildiği tek ortak hedef "Mübarek'in gitmesi"ydi. Tüm siyasal talepleri Mübarek karşıtlığıyla sınırlanmış bir siyasal hareket paradoksal biçimde yeterince apolitik bir görüntü veriyor.
Nitekim bu 'apolitkleştirici zaafiyet' kendini göstermeye başladı. Gelinen noktada muhalefet pes etmese de Mübarek rejimiyle başlayan pazarlıklarda tüm çelişkileri ortaya çıkmaya başladı. Ömer Süleyman'ın muhalefetin iç çelişkilerini çok ince hesaplarla büyütüp parçalama stratejisini görmemek mümkün değil.
Bu arada, Mübarek'in hiç de gidici gibi durmadığı bir ortamda Obama'nın "bundan sonra Mısır'da hiçbir şey eskisi olmayacak" türünden yaptığı iddialı açıklamayı not etmeli. Mübarek'in bırakıp gitmesi bir yana pazarlık masasında yer alan muhaliflerin bile neredeyse bu taleplerinden vazgeçer bir görüntü verdikleri bir ortamda Obama'nın bu çıkışı siyasi kariyeri açısından da iddialıydı.
Gelinen bu süreçte Türkiye'nin açık biçimde muhalefetten yana tavır alması, dış politikadaki teamüllerin aksine adeta Mısır'daki olaylara müdahil olur biçimde, "Mübarek'in gitmesi", "orda yaşananların bizi de ilgilendirdiği" türünden resmi beyanatlar, ister istemez, Türkiye modeli/örneği ile Mısır deneyimi arasında benzerlikle kurmaya zorluyor.
Türkiye deneyiminden bahsedilecekse bunun kemalizm – post-kemalizm aşamasında Mısır'ın yeni dönemde nerde durduğu konusunda kafa yormakta yarar var.
Kısaca, Türkiye Cumhuriyet devrimi sonrasında batıdan yana yaptığı radikal tercihle İslam'ı resmi hayattan silerek İslam dünyasına örnek olması istendi. Tek parti dönemi sonrası çok partili-demokratik hayata geçen ama geri planda askeri vesayetin tüm ağırlıyla sistemde hissedildiği bir Kemalizm deneyimi 2001'lere kadar yaşadı. Yarım yüzyıllık bu süreçte özelikle laikçilik, tepeden inme modernleşme ve askeri vesayet özellikleriyle pek çok ülkeye örneklik etse de çok partili siyasal hayatın yapısı bakımından ayrışmıştı.
Görünen o ki eğer Mısır'da muhalefet meydanlardan çekilmez, olanca parçalanmışlığına rağmen belli taleplerinde ısrar ederse sistem değişecek. Zaten şu haliyle de hiçbir şeyin eskiden olduğu gibi devam edemeyeceği aşikar.
Bu zamana kadar Mısır bir tür Nasirizmi yaşıyordu. Bölgede pek çok ülkede görülen türden tek parti, tek adama dayalı resmi ideolojinin söz sahibi olduğu yönetim. Nasırızmin ideolojik temelleri, Arap sosyalizmi, Arap milliyetçiliği ve popüler düzeyde İslam sentezinden oluşuyordu. Bunun farklı versiyonları Baascı Suriye ve Irak'tan Magrip ülkelerine kadar farklı ülkelerde hala yürürlükte.
Çok partili demokrasiye geçilmesi anlamında Mısır şu an Nasırizmden 'Kemalizme evrilmekte/ zorlanmakta'dır. Çok partili hayata geçerken Tahirir Meydanı'nda " ordu millet elele" anlamında ortaya çıkan tablo ordunun "Mısır'ın özel şartlarından dolayı" demokrasiyi koruma7kollama gibi kutsal görevi üstleneceği dönüşüme hazırlıyor kendini. Mısırda sistem bir yanda demokratikleşirken diğer tarafta derinden askeri renk kazanacağı bir sürece itiliyor.
Bunun iki nedeni var, askeri bürokrasinin sistemdeki konumu. Bu hem bürokratik anlamda hem de ekonomik anlamda vaz geçilmesi güç bir iktidar alanı demektir. Askeri bürokrasinin ülke ekonomisindeki yerini göz önüne alındığında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.İkincisi de İsrail'le kurulan Camp David denkleminin uluslararası sistemce de korunmasının garantörü olmasıdır. Vesayetten kurtulmuş çok partili hayat bile bu denklemi sorgulayacaktır.
Halen ülkede en örgütlü siyasal yapı İhvan-ı Müslümin hareketidir. Bu zamana kadar Mübarek rejiminin batı nezdinde meşruiyetini sağlayan "İhvan tehlikesi" buğünden itibaren yeni Kemalist döneme geçişin önemli gerekçesini oluşturması çok muhtemeldir.
Bu süreçte Baradey'ın çok kolay devre dışı kalma ihtimali, diğer muhalif grupların belirsizliği tek örgütlü yapı olarak İhvan' sistemin merkezine oturtuyor Amerika'nın İhvan'a yaktığı yeşil ışık yeni dönemin tuğlalarının döşenmesinde İslamcılara önemli işler düşeceğini gösteriyor.
Türkiye'nin post-Kemalist dönemi, İslamcı kökenlilerin dönüşümüyle ortaya çıkan AKP'nin temsil ettiği göz önüne alındığında İhvan'ının da post-kemalist Mısır'ın inşasında önemli görevler üstlenmesi beklenir.
Her ne kadar siyasal anlamda "özel şartlar"a haiz olsa da post-kemalist dönemin küresel zeminde kaçınılmaz olarak Mısır'ın da kapısını çalacağı açıktır. İhvan'a göre daha gevşek yapısına rağmen Türkiye'deki post-kemalist dönüşümün öznesi olarak iktidara oturan muhafazakarların muadilleri için ders alınası bir deneyim...
Tabi sadece ders almaktan ibaret olmayacağı örnek de almaya icbar edileceği söylenebilir,. Mısır Kemalizme , İslamcılar da post-kemalist sürece evrileceği süreçle bir sınavdan geçilecek. Mısır'ın dinamikleri bu süreçle ne kadar baş edecek göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.