Hayrünnisâ Halam
Sabah”ın Yunanistan Muhâbiri Stelyo Berberakis’in bildirdiğine göre kalburüstü düşünürlerden şaşılacak derecede büyük bir bölümü Türkiye ile bir konfederasyona olumlu bakıyormuş. Bu benim gençlik yıllarımdan bu yana hep zihnen meşgûl olduğum ve savunduğum bir fikir olduğu için haberi daha da bir ilgiyle okudum. Bu sütunda da yazmışdım, 16/17 yaşlarından beri hep böyle bir konfederasyon hayâl ederim ama sonra Bonn Üniversitesi’nde ve başka yerlerde bu fikrimi açdığım Yunanlılar bu “dâhiyâne” fikrime son derece soğuk bakmışlardı. Aralarında olumlu değerlendiren tek birini hatırlamıyorum. Demek aradan geçen takrîbî yarım asırlık zaman zarfında onlardan da epeyi bir bölümü “hidâyet”e ermiş. Zâten Ottawa Üniversitesi’nden Prof. Dimitri Kitsikis’in “Türk-Yunan Konfederasyonu” adlı ve yanılmıyorsam Türkçeye de çevrilmiş bir eseri var.
Aslında benim gibi fevkalâde milliyetçi ve “pan-türkist” bir çevreden yetişmiş birinin böyle bir hayâl
peşinde koşması muhtemelen pek çok kimseye tuhaf gelebilir. Çünki o ideolojiye nazaran Türkiye ile Yunanistan arasındaki “mülkî” bir bağ ancak Yunanistan’ın bir “eyâlet” hattâ “vilâyet” statüsüne girmesiyle mümkin olabilir. İşte buradan da anlaşılıyor ki Rahmetli Hayrünnisâ Halamın “Evlâdım, sen iyi çocuksun, hoş çocuksun ama biraz salakçasın maalesef.” demesinde hakıykaten yabana atılmayacak bir hikmet kıvılcımı saklıymış.
Fakat bunu bir yana bırakacak olursak benim, bugün de aynen savunduğum bu görüş kanaatimce aklın, mantığın ve daha da önemlisi “târihin” bu iki millete bir “emri” gibi geliyor bana. Üstelik ben sâdece bir Türk-Yunan Konfederasyonu, hattâ “Federasyonu” fikrini savunmakla kalmıyor, daha ileri giderek bu “entité”ye, yâni “zâtiyet”e Sûriye, Lübnan, Kıbrıs, Ermenistan, Gürcistan ve Irak Kürdistanı’nın da behemehâl katılması gerektiği tezini savunuyorum. Çünki bu ülkeler M.Ö. birinci binden bu yana ekono
mik ve geniş ölçüde kültürel bir
“bütün” teşkîl ederler. Bu “bütün”ün her türlü bölünmesi sun’îdir, zorlamadır. Benim ne demek istediğimi doğru anlamak için meseleye sâdece günümüz perspektifinden “iki boyutlu” olarak değil, fakat aynı zamanda “târihî üçüncü boyut” • da katarak bakmak lâzımdır. O zaman şimdi birbirleriyle pek çok alanda kanlı bıçaklı gibi görünen Türkler, Yunanlılar, Rumlar, Ermeniler ve Kürdlerin niçin aynen bir ebrûnun muhtelif renkleri gibi ayrılmaz, ayrılamaz tarzda birbirlerine bağlı ve birbirleriyle iç içe oldukları idrâk edilebilir. Gürcistan’a gelince son Sovyet Dışişleri Bakanı ve bağımsız Gürcistan’ın ilk devlet başkanı Eduard Şevardnadse’nin bir kere Ruslara “Gürcistan Rusya’nın güney uzantısı değil Türkiye’nin kuzey uzantısıdır!” dediğini anımsamak yeterlidir.
Hayrünnisâ Halam, nûr içinde yatsın, çok akıllı kadındı.
NOT: CHP “Yöneticisi” Süheyl Batum, isyân ederek başbakan falan asmadığı için TSK’yı “kâğıtdan kaplan” olarak niteleyince MHP’li Kâmil Erdal Sipâhi “Peki, sen hangi kâğıtdan yapıldın?” sorusunu sormuş.
Beyefendi, onu bilmeyecek ne var?
Cart kaba kâğıtdan!