İnsandaki ruhsal donanımlarVe psikopatolojik sapmalar (1)
İnsanlarla hayvanları birbirinden ayıran ve insanı birçok varlıktan daha üstün konuma getiren en önemli ruhsal göstergelerden biri de hiç şüphesiz akıldır. Akıl Aynı zamanda ruhsal dengenin en mühim göstergesi sayılır.
Psikosomatik bir varlık olarak yaratılan insan akıllı olduğu süre içinde hem Allah’a(c.c)karşı sorumlu olur hem de toplum içinde akıl derecesine göre değer kazanır. Akılda meydana gelebilecek her hangi bir olumsuzluk insandaki kişilik ve karakteri de olumsuz yönde etkiler.Akıl bir bakıma koro şefi gibidir.Koro şefi fıtrata uygun davranışlar sergilerse korodaki üyeler de ahenkli olurlar.Aksi halde akıl şefinin dengesiz olması koro üyelerindeki harmoniyi de yok eder.
Bu nedenle Allah’ın (c.c) insanlara ikram ettiği akıl nimetinin kıymetini bilmek ve aklı bozacak fizik ve psikolojik tüm kötülüklerden mümkün mertebe uzak durmak da mümin olmanın bir gereğidir.Daha açıkçası şöyledir. Allah’ın ve Resulünün yasakladığı tüm davranışlar aklı dejenere eder. Öyle ise selim akla sahip olmanın tek yolu şeytani söylem ve eylemlere değil Vahye kulak vermekle olur.(1)İnsanlardaki psiko-sosyal dengeyi sağlayan ve akıllıca düşünmeyi temin eden en önemli ruhsal donanımlar şunlardır.
1-ŞUUR: Bir insanın kendi şahsı ve çevresi hakkında yeterince bilgi sahibi olması demektir.Kendisine ait bilgilere ”otopsikoloji, çevresi ile ilgili bilgilere de “allopsikoloji” denir.Bilinç bozukluğu karşısında açığa çıkabilecek en ciddi rahatsızlıkların başında ise konfüzyon gelmektedir. Kafa ve beyin travmalarında ve özellikle alkol ve uyuşturucu alışkanlıklarında bu tür vakalar daha çok görülmektedir. Kur’an-ı Kerim alkollü içeceklerin şeytan işi pislik olduğunu hükmederek ancak bu gibi pisliklerden kaçınanların kurtulacağını haber vermektedir.(2)
2-İDRAK: Bir insanın duygu organlarına çarpan uyarıcıları doğru bir şekilde duyma ve hissetme yeteneğine denir. İdrak yeteneğinin zirvesi ise Alemlerin Rabbi olan Allah’ı(cc.)tanımak ve onun dinine iman etmektir. Onu tanıyıp iman edenlerin ve vahye kulak verenlerin temiz akıllı kişiler oldukları,(3) iman etmeyenlerin ise yaratıkların en kötüleri oldukları Kur’an-ı Kerimde vurgulanmaktadır. (4) İdrak ve algı bozukluğunda açığa çıkabilecek olumsuz olaylar genellikle illüzyon, hallüsünoz ve hallüsünasyon olarak tezahür eder.
3-HAFIZA: Bir insanın önceden öğrenmiş olduğu veya şahit olduğu ve idrak edip beyinde depoladığı bilgileri dilediği zaman tekrar hatırlama kabiliyetine denir. Hafıza artmasına Hipermnesi,hafıza yanılmasına Hipomnesi, kafa ve beyin travmaları nedeniyle hafızanın tümden silinmesine ise Amnesi adı verilmektedir.
Natürel kazalar veya doğal afetler istisna edilirse santral Sinir Sistemini dolayısıyla Hafızayı olumsuz etkileyen en önemli davranış alkol ve uyuşturucu kullanımıdır. Alkolün çok küçük bir molekül yapısı olduğundan hızla kana karışır. Yağda erime özelliği taşıdığı için de kan beyin bariyerini kolayca aşıp beyne ulaşır.
Alkolün beyin ve sinir kimyasına etkileri şunlardır.
1-Norepinefrin ve dopamin devir hızını artırır.
2-Asetilkolin sistemlerinin geçirgenliğini azaltır.
3-GABA sistemlerinin geçirgenliğini artırır.
4-Hipotalamusta beta-endorfin oluşumunu hızlandırır ve artırır. Bu ve benzeri sebepler yüzünden alkoliklerde ve özelliklerde Dipsoman alkoliklerde “Anterograde amnesia” şeklindeki hafıza kayıpları sık sık olur ve böylesi durumlarda beyin enerjisi dinamik değil tam tersine Adinamik olur. Kur’an ve Sünnet penceresinden bakıldığında şeytanın pisliği olarak tanıtılan alkollü içecekler,psiko-somatik patolojilerden ayrı olarak bireysel ve sosyal tüm kötülüklerin de kaynağı sayılmaktadır.
4-DİKKAT: Her hangi bir insanın kendisinde veya çevresinde meydana gelen olay ve değişikliklerin farkına varması ve istediği taktirde belirli bir işe kendini konsantre etme yeteneğidir. Dikkat, bilinçli ve spontane olmak üzere ikiye ayrılır. Çoğu insanlar ve özellikle öğrencilerin başarısızlıklarında esas sebep ilgili dersi ve hocayı iradi bir dikkatle dinlemiyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Spontane bir ruh hali ile elbette konuşulan şeyler net olarak öğrenilmez ve hatırlanmaz. İradi dikkat, ancak motivasyon ve konsantrasyon kabiliyeti ile güç kazanır. Din Psikolojisi açısından bakıldığında dikkat yeteneğini güçlendiren en önemli davranış Vahye kulak vermekten geçer.(5)
5-MUHAKEME: İnsanın kendi etrafında ve çevresinde meydana gelen olayları selim akıl süzgecinden geçirerek doğru karar çıkarma yeteneğine denir. Muhakeme yeteneği normal ve anormal insanları birbirinden ayıran en önemli parametrelerin başında gelir. Muhakeme bozukluğunda açığa çıkan en belirgin semptom ise hezeyan’dır. Bu da realitenin yanlış yorumu anlamına gelir. Özellikle paranoya olaylarında görülür.En önemlisi perseküsyon hezeyanıdır.Yani insanın kötü kişilerce takip ediliyor fobisi.
Perseküsyon hezeyanları bazen bireyselliğn ötesinde çeşitli ülkelerin rejimlerinde de görülebilir ve bir devlet politikası halini de alabilir. Özellikle Türkiye’de uzun yıllardan beri Militarist vesayetçi sistemin “irtica” fobisi adeta kollektif bir paranoya halini almıştır. Muhakeme yeteneğinin azalması veya kaybolması durumunda çok önemli bir kabiliyet olan otokritik ve sosyal sansür yeteneği de yara alır. Hal böyle olunca ar,edep,haya,hicap,adalet ve dürüstlük gibi kavramlar dışlanarak veya çağdışı telakki edilerek sadece para kazanma hırsı veya yabancı ve yalancı düşünceler egemen olur. İşte böylesi bir toplum hızla çürümeye yüz tutar. Çürüyen belki beden değildir ama asıl çürüyen ruh ve gönül dünyasıdır. Muhakeme yeteneğinin kamil manada olması da ancak Vahiy kültürü ile olur.(6)
Muhakeme yeteneğinin olmadığı ya da zaafa uğradığı kişilerde zaman zaman iftira nevrozu da gelişebilir.Son günlerde kartel medyası kamuoyunun dikkatini Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki hocaya çevirmiştir.Saldırı oklarını hocaya fırlatan kartel aslında hem hedef şaşırtmakta hem de toplumu kendi magazin sayfalarındaki çirkinliğe davet etmektedir.Milletin ekonomisini hortumlayan,milletin dini ve ahlakına savaş açan ve uzun yıllar başörtülü öğrencilere kan kusturan E.T.Ö ve benzeri terör örgütleri varken ve tüm Türkiye hatta duyarlı tüm dünya kamuoyu bu örgütü takip ederken kartel tam tersini yapmakta akademik demeç veren ve doğru söyleyen hocaya saldırmaktadır.
Cinsel sapmalarda hazırlayıcı ve kamçılayıcı olmak üzere iki temel faktör bulunmaktadır.Hazırlayıcı faktörlerin başında ahlaki zafiyet ön planda yer alırken çevresel faktörler,hassaten transparan giysiler ve bu giysili kadınların ekran veya gazete sayfalarına sanat adıyla kümeleşmeleri kamçılayıcı rol oynar. Buna göre cinsel menşeli olan nice sapmaların asıl azmettiricisi karteldir.Görsel medyanın sadece Türkiye’de değil Avrupada dahi ne kadar fesatçı olduğunu İtalya başbakanı Silvio Berlüsconi dahi dile getirmiştir.Öyleki Berlüsconi,ülkesindeki özel televizyon kanallarından La 7 televizyonunda yayımlanan proğramda gazeteci Gad Lerner ile tartışırken “Televizyonu geneleve çevirdiniz”diyerek tepki göstermiştir.
Selçuk Üniversitesi hocası, söz konusu fikirleriyle bir bakıma bazı cinsel sapmaların psikanalizini yapmış ve çözüm yollarının belki de en önemlisini sunarak toplumu aydınlatıcı bilgiler sunmuştur. Buna rağmen kartel yobazları kollektif saldırı yaparak Prof.Dr.Orhan Çeker Bey’in şahsında aslında İslami değerlere saldırmışlardır.
Muhakeme yeteneğinden yoksun Kartel yobazlarını TCK.38,94,96 ve 105.maddelerini incelemeye ve analitik düşünceye davet ediyoruz.Türk Ceza kanunundaki bu maddeleri bir hukukçu,bir sosyolog,bir psikolog,bir din alimi ve bir kriminoloji uzmanından oluşacak komisyona havale etmelerini tavsiye ediyoruz.Böylesi bir komisyonun vereceği nihayi kararı belki de önsezi kuvvetiyle Orhan bey yapmıştır.Tebrik edileceğine saldırıya uğrayor sözkonusu öğretim üyesi.
Müşrik cahiliye döneminde Ebu Leheb’in ya da Ka’b bin Eşref’in attığı organik veya sözel taşları günümüzde özellikle kartel medyası atıyor.Her iki dönemdeki müşrik mantığı aynı.Zihniyetler aynı olunca asırlar geçmesine rağmen davranışlar da aynı oluyor.Yani Hak ve batıl mücadelesi bütün hızıyla devam ediyor.