Aslı Yokmuş!
Bu CHP iflah olmaz.
Bunun biri maddi, biri manevi iki sebebi vardır;
Maddi sebebi beleş paradır?
Hangi para mı?
Hindistan Pakistan Müslümanlarının parası.
Kurtuluş savaşında kadınlar küpelerini, bileziklerini çıkarıp bize yardıma gönderdiler. Bu paranın bir kısmını Ruslar yedi. Bir kısmı da harp sonrasında geldi. Bu da Atatürk tarafından İŞ Bankası kurulurken oraya yatırıldı. Sonra bu hisseler CHP.ye devredildi. CHP kapanırsa o paralar da gider.
İşte genel merkez, o paralar yüzünden “az olsun bizim olsun” mantığıyla siyaset yapar ve bunu da değiştirmek istemez.
Manevi sebebe gelince, mazide mazlumların bedduası vardır bu partiye. Bu kadar mazlumun bedduası yaşatmaz onu. CHP manen ölmüştür, bir daha dirilmez. Mümkünü yok bunun.
Artık sosyal demokratlar şunu görmeli, bu CHP kendilerinin en büyük engelidir. Eğer iş göreceklerse, para pul düşünmeden yeni bir parti kurmalı ve gerçek bir sol partiyi bu ülke ile tanıştırmalıdırlar.
Çünkü bu partiyle sosyal demokratlık filan olunmaz. Havası da müsait değil, suyu da. Baksanıza, prof.ları bile nasıl saçmalıyor. Cahil çocuklar bile yapmaz yaptıklarını.
Tarihlerinde övündükleri iki şey vardı. Meğer ikisinin de aslı yokmuş.
İlki, demokratik hayata geçişmiş. Malum oldu ki o bir mecburiyetmiş.
İkincisi de İnönü’ye “politik deha” der ve II. Dünya Savaşına ülkeyi sokmamasını buna örnek gösterirlerdi. Biz de resmi tarihten başkasını bilme imkanımız olmadığı için bunu yutardık yıllardır. Meğer hiç de öyle değilmiş.
Evet, yakın tarihimizde kan ve göz yaşı ile beraber anılan, zamanında özellikle din ve vicdan özgürlüğünün katledildiği, dindar insanların suçlu sayıldığı, matbuatta “Allah” demenin bile yasaklandığı, milletin açlıktan ve sefaletten sürüm sürüm süründüğü, darbelerin çığır açıcısı diktatör İnönü, kendini savunurken “hiç olmazsa ülkeyi savaşa sokmayarak askerlerimizi ölümden kurtardığını” söyler dururdu. Bugün onun izindekiler de İnönü deyince hemen bunu ortaya koyarlar.
Meğer bunun da aslı astarı yokmuş. Şu satırları bir de beraber okuyalım mı?
M. Serhan Tayşi hatıralarında yazıyor: “Babam Ahmet Rasih Efendi Adana'da (polis olarak) görev yaptığı kısa dönemde çok önemli şeyler öğrenmiş. II. Dünya Savaşı'nın dünyayı kasıp kavurduğu o yıllarda, dünyadan ve Türkiye'den haberleri çok yakını takip etme şansını bulunduğu için, birçok meselenin iç yüzüne vakıf olmuş.
Bunlardan bir tanesi, İsmet Paşa'nın "Ben Türkiye'yi harbe sokmadım" şeklindeki beyanının gerçeği yansıtmadığına dair duyduklarıymış. Babam, meselenin ayrıntılarını bana defa anlatmıştı:
Aslında İsmet İnönü'nün Türkiye'yi savaşa sokmamak, Türkiye'yi korumak gibi bir çabası olmamış. Aksine, ingilizlerle yapılan Yenice Mülakatı'nda, cephe açıp savaşa girmek, hatta direkt olarak Almanlara savaş ilân etmeyi kabul etmiş. Fakat Kâzım Karabekir ve Fevzi Çakmak Paşaların itirazıyla bu planı uygulamaya geçirememiş. Aralarında tartışmalar yaşanmış.
İnönü: "Ben reisicumhur olarak söz verdim, vazgeçemeyiz" deyince, Fevzi Çakmak şunları söylemiş:
"Paşam. İngilizler hâlisu'd-dem (özbeöz) yirmi bin asker koyarsa ben de askerimi gönderirim, savaşa katılırım. Çünkü benim askerlerim hâlisu'd-dem Anadolu çocuğu. Aksi takdirde bu iş olmaz. Müstemleke askeriyle askerimi savaştırmam!”
İngiltere böyle savaşlar için kendi sömürgelerinden askerler getirip savaştırdığı için, Fevzi Paşa bu oyuna alet olmamakta ısrar etmiş. Böylece Türkiye olarak II. Dünya Savaşı'na girmemişiz. Ama girmememizdeki pay, hep ısrarla söylendiği gibi İsmet Paşanın değil, Fevzi Çakmak Paşa'nın imiş. (M. Serhan Tayşi, Ali Emiri izinde, Timaş y. İst. 2009, s. 70-71)
Arşivler üstündeki yasaklar ve araştırmalara gölge düşüren kanuni korumalar kalkar da gerçekler gün yüzüne çıkarsa, sanırım birçokları utancından bu memlekette yaşayamaz olur.