Özgürlük Depremi
2005 yılında Mısır’daki el-Kifaye hareketinin ardından Libya’da da el-Halas adıyla bir halk hareketinin başlatılması üzerine yazdığımız ve 14 Nisan 2005 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanan yazımıza şu ifadeyle başlamıştık:
“Arap dünyasındaki yöneticilerin çoğu koltuğa oturduklarında artık onu kendilerine tapuladıklarına inanıyorlar. Bu yüzden onları oradan ancak ya ölüm, ya başarılı bir darbe ya da halk isyanı ayırabiliyor.”
O zaman Mısır’daki Kifaye (Artık Yeter) hareketinin amacı Hüsni Mübarek’in saltanatına son vermek değil ülkede adil ve dürüst seçimlerin önünü açacak reformlar yapılmasını sağlamaktı. Çünkü o zaman Hüsni Mübarek saltanatına son vermenin çok zor olacağı ama gerçek anlamda reform yapılması ve ülkede dürüst bir seçim gerçekleştirilmesi durumunda halkın bir sonraki seçimlerde onu ve partisini kesinlikle seçmeyeceği biliniyordu.
Hüsni Mübarek kendisi de bunu çok iyi bildiği için seçimlerde hile yaptığı gibi reformlarda da hile ve sahtekârlık yaptı. Halka verdiği sözü yerine getirmeyip demokrasinin sahtesini ürettiği gibi reformların da sahtesini üretip uygulamaya geçirdi. Bu sahte ve göstermelik reformlar onun ve başkanlığını yaptığı Ulusal Demokratik Parti’nin iktidarını muhafaza etmesine engel oluşturmadı.
Fakat bu sahtekârlık 2011’de Hüsni’nin sonunu getirdi. Çünkü halk o delikten bir kere ısırılınca bir daha kesinlikle aynı deliğe parmağını sokmadı. Hüsni’nin “başkanlığımın kalan süresini bana verin istediğiniz düzenlemeleri yapacağım” vaatlerine, reform taahhütlerine, pazarlık tekliflerine hiç kimse olumlu yaklaşmadı. Bütün ayaklanmacılar Hüsni şartsız bir şekilde koltuğu terk etmeden kendilerinin meydanları terk etmeyeceğini duyurdular ve kararlılıklarından bir adım geri atmadılar. Sonuçta direnenler meydanları terk etmezken Hüsni zilleti kabullenmiş olarak koltuğu terk edip çekilmek zorunda kaldı.
2005’te Kifaye hareketinin ilk etkilediği ülke Libya olmuştu. Fakat Mısır’daki hareket reform vaatlerinin etkisiyle çözülmeye başlayınca Libya’daki Halas (Kurtuluş) hareketi de yarı yolda kaldı. Böylece Kazzafi sistemini ve sultasını herhangi bir reform tartışmasına girmeksizin korudu.
2005 tecrübesinden dolayı Tunus’taki halk devriminin Mısır’a sıçraması üzerine ilk telaşlananlardan biri Libya lideri Muammer Kazzafi oldu. Hatta o daha olaylar Mısır’a sıçramadan, Tunus’ta patlak verdiğinde rahatsızlığını açık bir dille ifade etti. Çünkü Tunus’taki ayaklanmanın zaferi Libya’ya fırtınanın batıdan, Mısır ayaklanmasının zaferi ise doğudan esmesi demekti. Şimdi iki yönden esen fırtınanın oluşturduğu hortum arasında kalmıştır. Ama henüz bu hortumun tesiri zayıf görünüyor. Kazzafi de durdurmak için çeşitli taktiklere başvuruyor. Onun Bin Ali’ye ve Hüsni Mübarek’e göre bazı avantajlarının olduğunu da söylemek mümkündür. Fakat bu avantajlar ve başvurduğu taktikler onun sultasını koruyabilecek mi? Kazzafi’nin taktiklerini ve avantajlarını bölgedeki gelişmelerin yansımalarıyla birlikte ayrıca tahlil etmek gerektiğini düşünüyoruz.
Mısır’daki halk ayaklanmasının zaferle sonuçlanmasının tüm bölgedeki dikta rejimlerine karşı kitleleri harekete geçireceği ve geniş çaplı bir özgürlük depremine yol açacağı tahmin ediliyordu. Siyonist işgal devletinin Mısır’daki halk ayaklanmasından son derece endişelenmesinin en önemli sebeplerinden biri de buydu. Tamamen korsan güç sıfatı taşıyan siyonist işgal devleti kendi askeri gücüyle ve tehdit araçlarıyla değil iki önemli ayak üzerinde durmaktadır. Bunların birincisi yerli işbirlikçi yönetimler, ikincisi ise başta ABD olmak üzere çağdaş sömürgeci güçlerin yaptığı yardım ve verdikleri destektir.
Özgürlük depreminin yayılması işbirlikçi rejimleri ciddi şekilde sallamaya başladı. Dolayısıyla bu deprem siyonist işgal devletini de sallıyor. İşgal devletinin başbakanı Netanyahu, genelkurmay başkanı değişikliği törenlerinde yaptığı konuşmada Arap dünyasındaki depreme işaret ederken gerçekte kendi endişelerini dile getiriyordu.
Özgürlük depremi bölgede her ne kadar bir siyasi çalkantıya ve doğal olarak bazı çöküntülere yol açsa da ümit ediyoruz ki sonuçta taşların yerine oturmasını sağlayacaktır.
Müteakip yazımızda inşallah Libya’nın durumunu ve bu ülkede yaşanan son hadiseleri tahlil edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.