Rahim Er

Rahim Er

Çaput bağladınız mı?

Çaput bağladınız mı?

Bir psikiyatr doktorundan söz ettiler. Doktorun eşi, kendi sahasına giren bir hastalığa yakalanmış. Bütün çabalarına rağmen eşine bir fayda temin edemiyormuş. Arkadaşımıza demiş ki:
-Başa gelmeye görsün, kimin ne diyeceğine aldırmadan karımı sağlığına kavuşsun diye nice hocaya, cinciye götürdüm...
Bunu, Anıtkabir’deki kalabalığı görünce hatırladık. Bu kızgın insanlar, eşleri Balyoz davasından tutuklanan hanımlarla onlara destek olanlar. Eminiz ki hepsi olmasa da birçoğu daha düne kadar, dua eden masum insanlara üfürükçü diyordu. Türbe ziyaretlerini kınıyorlardı. Oralara gidip el açanlar yobazdı. Allahın veli kullarının yüksek hatırlarını araya koyarak dua eden dert, keder, hasta sahiplerini mum yaktı, çaput bağladı, mezardan medet umdu... diye karalıyorlardı.
O halde soru şudur: Tutuklu akrabaları Atatürk’ün mezarına niye gittiler?
Sebebi belli, herkesin bir inanma ihtiyacı var. Herkes, zor zamanında çevresinde dostlarını görmek isteyeceği gibi manen de bir yerlere sığınacaktır. Eyüp Sultan’a, Emir Sultan’a Aziz Mahmud Hüdai’ye, Mehmed Emin Tokadi’ye, Hacı Bektaş’a, Hacı Bayram’a, Osman Bedreddin’e, Abdülkadiri Geylani’ye, Şahı Nakşibend Hazretlerine... gidenler işte bunun için gittiler, gidiyorlar, gidecekler. Bunlar ve daha on binlerce evliya, Allah dostudur. Dostun hatırı kırılmaz. Onların hatırına, onların huzurunda Allaha yalvarılmakta.
Bazısı borcunu ödemek için.
Bazısı iftiradan kurtulmak için.
Bazısı dermansız derdine çare için.
Bazısı evlatları için.
Bazısı askerdeki yavrusunun bir terörist kurşununa gelmemesi için.
Siz, Anıtkabir’e gidip mum mu yaktınız, çaput mu bağladınız, tapındınız mı? Hayır. Türbelere giden insanlar da bunu yapmıyorlar. Yapmadıkları halde karalamalara maruz kaldılar, kalıyorlar. Bir yanda laikçiler, bir yanda bazı ilahiyatçılar. Bir asırdır, tertemiz müminlere filmlerde, romanlarda, tiyatrolarda, nutuklarda, gazete sütunlarında veryansın ettiniz. Eseriniz olan 28 Şubat darbesinde inanç sahipleri kan kustu.
Bakın şimdi çaresiz kalınca nasıl da bir kabre koşuyorsunuz!
Buradan çıkan ders şudur:
Bu cemiyette insanların birbirini anlamak gibi çok büyük bir problemi vardır. Tutuklu yakını olmak bir azap. Bir yakınınız birdenbire bir suça muhatap oluyor, sizin başınıza da dünyalar yıkılıyor. Şunu biliniz ki başınıza gelenler, bu topraklara yabancılamış olmaktan geldi. Kocalarınız hem kendilerini hem sizi bu toprakların değerlerinden uzaklaştırdılar. Yakmak istedikleri o cami kubbelerinin altını hatırlayın. O zaman huzuru bulacaksınız.
Yapacağınız kendi topraklarınızda turist gibi gezinmemektir, yapacağınız sırça salonlardan çıkmaktır.
Siz de Yahya Efendi Dergahının yolunu öğrenin.
Siz de Üftade hazretlerini öğrenin.
Siz de Hacı Bayram hangi yanda bilin.
Siz de dua almasını, sadaka vermesini bilin.
Sabırdan, şükürden ve tevekkülden haberdar olun.
Biz acınızı anlıyoruz..
Suçu olmayan kurtulur, buna inanın.
Geçmiş olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi