Suyu artık tersine akıtmak çok güç!
Mısır’ın yakın geleceği konusunda söylenecek çok şey var. Elbette belirsizlikler ağır basıyor, kafalar karışık.
Ama belirtmek lazım:
Cin şişeden çıktı artık!
Mısır’da demokrasi ve özgürlük yolunu kesmek bundan böyle çok güç. 25 Ocak Devrimi’yle birlikte suyu artık tersine akıtmak akla makul gelmiyor.
Ama soru işaretleri de bitmiyor.
Örneğin Mısır’da dinle devlet, dinle toplum ilişkileri...
Gülüyor:
“Abicim, bu ülkedeki laik adamı Türkiye’ye getirsek haza yobaz, gerici damgası yer.”
Ben de gülünce devam ediyor:
“Mısır’ın laiği namazında niyazındadır. Mübarek konuşmasına besmeleyle başlar, ayetlerle, hadislerle süslerdi. Ezan sesinde konuşmasını keser beklerdi. Genelkurmay Başkanı da namazını kılar. Mısır’ın dinle sorunu yok. Din, bu ülke kültürünün bir parçası...”
Şunu da ekliyor:
“Bu arada sakallı olması, türbanlı olması, peçeli ya da çarşaflı olması, o kişinin ille de iyi bir dindar olduğunu göstermez Mısır’da. Üç kâğıtçı da olabilir. Başı örtülüdür, peçelidir ama erkeğin elini de sıkar, bakarsın ka ka ka, ki ki ki de konuşur.”
Öte yandan, Mısır anayasasında yasaların kaynağı Şeriat’tır diye yazar. Miras hukukunda, boşanmada, aile ilişkilerinde bazı açılardan İslami esaslar geçerlidir.
Bir kamuoyu araştırmasında, zina yapanın taşlanmasına evet diyenlerin oranı yüzde 80 çıkmıştır Mısır’da...
Mısır Havayolları’nın uçağı duayla kalkıyor. Uçakta alkollü içki servisi yok.
Pasaport polisi kadınlardan bazılarının başı siyah türbanlı, bazılarının başı açık...
Yıllardan beri devletin Kuran-ı Kerim Radyosu var, günde 24 saat yayın yapan...
Kısacası:
Mısır’da laiklik anlayışı bizimkine benzemiyor, ılımlı ve yumuşak...
Nobel Barış Ödülü sahibi Muhammed el Baradey’le sohbet ederken, Türkiye’deki laiklik anlayışının Atatürk’ten itibaren biraz fazla aşırıya kaçtığının, katı olduğunun altını çizmişti.
Peki, radikal İslam denince akla kimler geliyor Mısır’da?
Müslüman Kardeşler mi?
Bu sorunun yanıtı genellikle hayır.
Radikallik, şiddet akla daha çok şu grupları getiriyor:
(1) Selefiler...
Vahhabiler’in bir başka versiyonu, daha yumuşağı. Dünyayı siyah beyaz görür, her şeye helal ya da haram gözüyle bakarlar.
(2) Cemaati İslami...
Şiddeti sevmekle birlikte bugün artık yumuşadıkları ve sayılarının ciddi biçimde azaldığı belirtiliyor.
(3) Cihadı İslami...
Şiddeti sever, kullanır. Halen El Kaide’nin iki numarası ve beyni sayılan Ayman Zevahiri Mısır’daki bu örgütten çıkmıştır.
Müslümanlar Kardeşler’in uzun yıllardır şiddet ve terörden vazgeçtiği biliniyor. Mısır’da ara sıra yaşanan şiddet olayları daha çok yukarıda saydığım (2) ve (3) numaralı örgütlerin marifeti.
Bu arada Arap dünyasının Cambridge’i sayılan Kahire’deki bin yıllık El Ezher Üniversitesi’nin varlığının da, İslamcı akımlar konusunda ılımlı bir fikrin ya da politik çizginin özellikle Mısır’da kapısını açtığı söyleniyor.
Ancak Mübarek yönetimi uzun yıllar Müslüman Kardeşler’i yıpratmak ve halkın gözünden düşürmek için Mısır’daki tüm şiddet eylemlerini onların üstüne yıkmak için özel bir çaba sarf etti.
Bunda da bir ölçüde başarılı oldu. Mübarek’in “Ben gidersem, radikal İslamcılar gelir!” propagandası -İsrail’in de katkısıyla- içte ve dışta tuttu sayılır.
Soru:
Mübarek gitti, radikal İslamcılar gelecek mi?..
Kahire’de altı gün geçirdim
‘Mısır uzmanı’ değilim.
Ancak gördüklerime, işittiklerime, dinlediklerime, biraz da okuduklarıma bakınca, Müslüman Kardeşler’in Mısır’ı Ortadoğu’da yeni bir İran yapmak gibi bir ‘gizli gündem’e sahip olduklarına ihtimal veremiyorum.
25 Ocak Devrimi, öyle görünüyor ki, Mısır’da özgürlüklerin, siyasal çoğulculuğun kapısını açmış durumda.
Bu suyu tersine akıtmak zor.
Cin şişeden çıktı artık!
Ama yine de, Mısır’da demokrasiye açılan yol, ince ve uzun bir yol mu, Mübarek gitti ama neo-Mübarekizm sahneye çıkabilir mi soruları akla takılıyor.
Sekizinci yazı yarın.