AK Parti savunmasından: “Başsavcı Türk Toplumunu anlamıyor!..̶
Bakalım, “ön Manifesto” dedikleri nasıl olmuş?
Ağırlıklı olarak Başsavcı’nın “Muhalefet mensubu gibi” davrandığına, “politik görüşlerini” öne çıkarttığına dair ifadeler dikkat çekmekte.
ön Savunma’daki “havanın” verdiği izlenim o ki; kapatmayı engelleyici Anayasa değişiklikleri kesinlikle gerçekleştirilecek!..
Bir de… üst düzey parti yöneticileriyle uzun uzun görüştüm…
Edindiğim intibaa göre; başta Sayın Erdoğan olmak üzere, AK Parti’nin “kapatılmayacağına” inanan aklı başında bir tek AK Partili yok gibi!..
Geçelim ön Savunma’ya... özetle deniyor ki; “2001- Anayasa değişikliği ile ‘Hiçbir düşünce ve mülahazanın’ ibaresi, ‘Hiçbir faaliyetin’ şeklinde değiştirilmiştir.
Bu böyle olduğu halde, Sayın Başsavcı, iddianamesinde ‘faaliyetlerden’ bahsetmiyor; Sayın Başbakan’ın 61 konuşmasından bahsediyor!..”
Yani?.. “Anayasaya aykırı olarak, düşünceleri mülâhazaları mahkûm ettirmeye çalışıyor!..”
Başka?.. Anayasa’nın 69. maddesi de öyle… “Fiiller”den bahsediyor…
Ve bir partinin “odak”tan kapatılmasının ancak, bu nitelikteki “fiiller”in işlendiği bir “odak” haline geldiğinin Mahkeme’ce tespit edilmesi halinde mümkün olabileceğinin altını çiziyor.
Peki, bir partinin odak sayılması için ne gibi şartlar bir araya gelmelidir?
-Bu fiiller o partinin üyeleri tarafından yoğun bir şekilde işlenecek,
Yetmez; bu durum, o partinin Genel Başkan ve yetkili organlarınca benimsenmiş olacak,
Veya doğrudan doğruya parti organlarınca kararlılıkla işlenmiş olacak.
AK Parti için bu durumlardan hiçbirinin söz konusu olmadığının belirtildiği savunmada dikkati çeken bir tespit var:
“Kişi olarak Partiyi sadece Genel Başkan bağlar!..”
Yani… “İddianamede geçen diğer isimler kişi olarak, partiyi bağlamaz!.. Partiyi Genel Başkan ve Yetkili Kurullar bağlar!..”
Kurullarla ilgili bir iddiada bulunulabilmesi için bir “Kurul Kararı” lazımdır... İddianame’de herhangi bir “Kurul Kararı” yer almamaktadır!..
üstelik Başsavcı; Partiye bir yazı göndererek, böyle bir kararı tespit edilen kurula, (kararın üzerinden 2 yıl geçmemişse) “işten el çektirilmesini” talep etmek durumundadır…(S.P.K. Değişik: 26/03/2002-4748/4 madde).
İddianame’de kurul kararı yok.. El çektirme talebinde de bulunmamış Başsavcı.. öyleyse derdi ne?..
Savunmaya göre, Muhalefetinki neyse Başsavcı’nınki de o!..
•
Savunma’da, Avrupa’daki “kapatma kriterleri” üzerinde de duruluyor.
özetleyecek olursak: “Bugüne kadar sadece 3 kapatma var, Onlar da ‘şiddet’ bağlantılarından dolayı.
Avrupa’da partilerin kapatılmaması için özel çaba gösterilirken Türkiye’de bunun tersi oluyor!...
Türkiye, Venedik Kriterlerini kabul etmiş bir ülke…
Venedik Kriterleri, ‘Şiddete, teröre’ bulaşmamış partilerin kapatılmamasını öngörüyor.
Başsavcı ise, iddianamesinde Venedik Kriterlerinden bahsediyor ama kapatma davası açmış olmakla, bu kriterlere aykırı davranıyor!..”
•
Cumhurbaşkanı’nın durumuna gelince…
Sayın Gül’ün “Vatana ihanet” dışındaki bir suçlamadan dolayı yargılanamayacağına vurgu yapılıyor.
Bunun yanı sıra; bir “kripto meselesi” vardı hani…
Dışişleri Bakanı iken; Büyükelçilerden “Gülen Cemaati”yle Avrupa Milli Görüş Teşkilatı mensuplarına “ayrımcılık yapmamalarını” istemişti, Sayın Gül…
Savunma metninde;
“Cemaat faaliyetleri”nin, aralarında Ecevit’in de bulunduğu çok sayıda devlet adamı ve bürokrat tarafından nasıl desteklendiği anlatılıyor.
Milli Görüş’e gelince; Başsavcı, Milli Görüş’ün Almanya ile aramızdaki Güvenlik İşbirliği Anlaşmasına göre, “terör örgütü” sayıldığını öne sürmüştü…
ön savunma metninde, anlaşmanın hiç de öyle olmadığının ve Milli Görüş’ün terör örgütü olarak nitelendirilmediğinin altı çiziliyor.
Bu da, Başsavcı’nın “bilir bilmez” iddialarda bulunduğunun delillerinden biri olarak değerlendiriliyor!..
Yine… Başsavcı’nın seçim tarihi olarak 22 Temmuz 2007 yerine 22 Temmuz 2008 yazmış olması da, aceleciliğini gösteriyor savunmaya göre!..
Şu da iyi: Başsavcı, Anayasa’daki bazı ifadeleri kullanırken, orijinal metni değil de kendi yorumlarını esas almış!..
“Tırnak içinde” vermek yerine “şahsi yorumlarını”, “Anayasa Metni” gibi yansıtmış!..
Ne güzel!..
•
Bir başka yerde… “Başsavcı’nın, hukuk dilinden ziyade, AK Parti muhaliflerinin dilini kullanmayı tercih ettiği ve bunun da iddianamenin hukuki değil de siyasi mülahazalarla hazırlandığını gösterdiği” dikkat çekici tespit olarak ortaya konulmakta.
•
Belediye faaliyetlerine gelince… Bunlar yerel yönetim organları olduğu için adli ve idari takibe, yaptırımlara tabi… Nitekim bunlara dava da açılmış…
Bahsi geçen belediyelerden bazıları hakkındaki davalardan takipsizlik kararı çıkmış olması, Başsavcı’yı ilgilendirmiyor!..
Ayrıca, AK Parti yönetimi, bu belediyelerden bazılarını ‘yaptıklarının parti politikalarıyla uyumlu olmadığı” yönünde resmen uyarmış.
Bu uyarılar da, Başsavcı’nın ilgi alanı dışında!.. Savunmada, bu durumun da Başsavcı’nın politik davrandığına işaret ettiği belirtiliyor…
Şu meşhur Anayasa değişiklikleri… Ya da başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakmayı hedefleyen düzenlemeler…
O konuda da, “Parlamento iradesi”nin altı çiziliyor.
Anayasa değişikliklerini “Anayasa Mahkemesi’nin bile” sadece şekil yönünden ele alabileceği vurgulanıyor…
Başsavcı’nın buna rağmen, Anayasa değişikliğinin esasına girmesinin, “art niyeti” ortaya koyduğu belirtiliyor.
Bir de… Başsavcı, Anamuhalefet Partisi’nin Anayasa değişiklikleri için iptal başvurusunda bulunma hakkına sahip olduğunu zannediyormuş!..
Savunma metninde, özetle “Anamuhalefet Partisi’nin böyle bir hakkı yoktur. Teklifi verme, kanunlaştırma ve denetim süreci partilerden bağımsız olarak, milletvekillerinin yetkisine verilmiştir. 110 imzayı bulan, Anayasa Mahkemesine başvurabilir… Başsavcı’nın ‘Anamuhalefet Partisi başvurdu’ demesi hukuktan ne kadar “uzak” olduğunu göstermektedir!..” ifadesi yer alıyor…
Başsavcı, ilginç bir bürokrat; araştırmayı sevmiyor; onun için de, birtakım tiplerin televizyonlarda yaptığı konuşmaları “AK Parti”ye mal ediyor…
Konuşan AK Partili midir?.. Parti ile ilişkisi var mıdır?.. Bunlara hiç bakmadan; iddianameye yarayanı araştırmaya gerek görmeksizin AK Partili yapıyor!..
Savunmada var; “İyi niyetle bağdaşmayan bir tutum!..”
•
İlginç değerlendirmeler… Mesela; Başsavcının, dünyadaki gelişmeleri kavramaktan çok uzak olduğu dahası Türk Toplumundan uzak olduğu, Türk Toplumunu anlamakta güçlük çektiği de net ifadelerle vurgulanıyor!..
Ne diyelim; tipik bir üst düzey bürokrat tarifi ve tipik bir “tarihe not” savunması!..