Barışı istemeyen kim?
“Mart” dediğiniz ne ki? İşte geldi. “Öcalan aradan çıkacak” dendi, “Kandil Öcalan’a rağmen eylem kararı alır” dendi. Örgütten bağımsız hareket eden milis grupları tutmanın zorluğundan şikayet edildi. Filistin’deki “intifada”lar hatırlatıldı. Şimdi buradan ilanen söylüyorum. Artık PKK bir daha silaha davranamayacak durumdadır. Kandil de bunun farkında, İmralı da.. Üstelik bu ay itibariyle yeniden uzatılmasına kesin gözüyle bakılan ateşkesin son süresinin, 12 Haziran seçimleri olduğuna da inanmıyorum. Bu iş artık bir daha, neredeyse toparlanmayacak seviyeye gelmiştir. DTK ya da BDP her ne derse desin.
¥
Bakın açık bir şey söyleyeceğim. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. “Düz ovada siyaset yapanlar, dağda eli tetikte bekleyenlerden daha fazla savaş yanlısı” diyeyim size, gerisini siz anlayın.. Mesela örgütün kongresi var. Genç ve “ateş” yanlısı bir grup, Kandil’de, Karayılan’ı devirme hesapları yapıyordu. Eğer olsaydı, bu ay Karayılan koltuğunu bırakıyordu. Dolayısıyla, uzlaşma için, Ankara’nın “makul” bulabileceği her adresin denenmesi gerektiğini savunan bir Karayılan’ın ardından, “uzlaşma muzlaşma yok. İki tane köy adı, bir tane Kürtçe televizyon için çıkmadık biz dağa” diyen bir grup yönetimi ele geçirecekti. Olmadı.. Karayılan’la yola devam edilecek gibi görünüyor... İmralı’da da farklı bir tablo yok. Öcalan, sürecin barışçıl yoldan ilerlemesi gerektiğini düşünüyor hâlâ.. Hatta, zaman zaman avukat görüşme notlarından çok sert birtakım ifadeler yansısa da kamuoyuna, aslında bazı şeyler için daha zaman olduğu düşüncesinde Öcalan. Mesela şu çok istediği “hakikatleri araştırma komisyonu” konusunda çok önemli adımlar atılıyor Ankara’da.. Öcalan’a kalsa bu sürecin tamamlanmasını beklemek lazım. Ama PKK adına siyaset yapan ekibin tutumu bambaşka.. Söz gelimi DTK’ya bakalım. İki günlük çalıştay sonunda şunu dediler; “Ateşkesin devamı gibi bir çağrıya ihtiyaç yoktur, Öcalan ev hapsine geçmelidir, yeni anayasada Kürt halkının demokratik özerklik talebi yer almalıdır” vs.. vs.. Ne bu şimdi? Üzüm yemek isteniyor ise bağlar burası. Hep birlikte yiyelim. Fakat bağcıyı dövecekseniz lütfen bahaneler üretmeyin.
¥
Gelin tahlil edelim.. “Biz bugün ateşkes istemiyoruz” diyorlar değil mi? Ne zaman? Bir tek damla kanın dökülmediği 2011 kışında.. Hadi geri saralım biraz filmi.. 1993’e gidelim. 4000’in üzerinde ölü sayısı var, ateşkes istiyorsunuz. 1995’te, ölü sayısı 3.700 ateşkes istiyorsunuz, 1997’de ölü sayısı 7.200 ateşkes istiyorsunuz, 1999 şubatında lideriniz tutuklanmış, idam tehdidi altında, ateşkes istiyorsunuz.. Bugün ise kimsenin burnunun bile kanamadığı bir ortamda ateşkes istemediğinizi deklare ediyorsunuz. Bunun tarihi sorumluluğu altında ezileceksiniz.. Dün, bu işlerden anlayan bir dostumla dertleşiyorduk. Dedi ki; “Siviller saygınlıklarını şimdiye kadar hep çatışma sayesinde elde ettiler. Bundan ötürü barış döneminde saygınlıklarını koruyabilmeleri için yeteneklerini göstermeleri gerekir. Ki bu da zordur. Her zaman karşıt olmak, işin daha kolayı olduğundan ve sorgulanmadığından, kravatlılar, barıştan pek de hoşlanmazlar. Maalesef barışçı görünürler amma.” Dürüst olalım mı? Temsiliyet noktasında Kürt kardeşlerimizi yıllarca, ya yalanlarla ya da baskılarla etkiniz altında tuttunuz. Ama devir değişti artık. Sizi de bunun korkusu sardı. Ne diyelim. Geçmiş olsun.
MEKANIN CENNET OLSUN BÜYÜK ADAM
Benim için Erbakan buydu. Büyük Adam. Bugün son yolculuğuna uğurlanıyor. Siyasetteyken de kartları o karıyordu, vefatıyla da kartları karmaya devam edecek gibi görünüyor. Bugün dualarla uğurlayalım, kartların nasıl karıldığını yarın anlatalım.
Son not: Erbakan’ı tasfiye etmek isteyenler, devlet törenini reddeden Hoca’nın “millet töreni”ni bugün televizyonlardan izlesinler.
Kalın sağlıcakla.